25 Haziran 2012 Pazartesi

Beşiktaş ve Ali Sami Yen Sorunsalı

Galatasaray yine bir stad konusuyla gündemde. Yıllardır uğraşıp didinip diktiği Ali Sami Yen Spor Kompleksi TT Arena'yı (BUNDAN SONRA ALİ SAMİ YEN OLARAK ADLANDIRILACAKTIR) , bir başka takım ile paylaşması konusunda hükümetten baskı görmektedir.

Hükümet 14 Ocak'ın intikamını alırcasına, medyayı da istediği gibi yöneterek ''stad zaten devletin, biz istediğimiz takımı o stadda oynatırız'' mesajı veriyor. Malesef Galatasaray yönetiminde yer alan ''iş adamları'' iş adamlılılık kimliklerini düşünmekten olsa gerek bu duruma ses çıkarmıyor net şekilde ve tabir-i caizse midelerinden konuşuyorlar. Dik duruşu gösterebilen tek kişi Adnan Öztürk. Açık açık, ''Beşiktaş'ı ben istemiyorum, yönetim kurulu toplantısı olursa oyumu hayır olarak kullanacağım'' diyor. Evvela kendilerine teşekkür ederiz. 

Adnan Polat döneminin ikinci başkanı Prof. Mehmet Helvacı stad sözleşmesindeki ilgili maddeleri açıkladı. Rahmetli Özhan Canaydın biraz daha işini sessiz sedasız yapsa, iş halledilmeden orada burada yapacaklarını anlatmasa çok daha sağlam ve çok daha fazla getirisi olan bir anlaşma yapacaktık ama kısmet değilmiş.

Biz mevcut anlaşmaya göre Galatasaray'ın hakkından bahsedelim. Stad için yapılan anlaşmaya göre stad 49 yıllığına Galatasaray'ındır. Beşiktaş İnönü stadında , Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadında ne kadar hak sahibi ise Galatasaray da Ali Sami Yen Stadı için o kadar hak sahibidir. Bunları defalarca dile getirdik, artık bu stad işinden devletinde milyon eurolar kazandığını anlamayan insanlara anlatacak bir şeyimiz yok malesef.

Galatasaray taraftarı ve yönetimi (midesinden konuşsalar da) Beşiktaş'ı Arena'da istemiyor. Fenerbahçe resmen buyursunlar gelsinler Şükrü Saraçoğlu'nda oynasınlar diyor ama Beşiktaş inat eder gibi Arena da Arena diye tutturmuş durumda. İnat etmekten başka akla bir şey gelmiyor zira Fenerbahçe stadı ulaşım açısından çok daha rahat bir stad ve kapasiteleri hemen hemen Arena ile aynı. Beşiktaş'ın Arena'yı istemesi biraz da hükümetin yönlendirmesi sonucu oluşuyor gibi. Zira Hükümet tam anlamıyla stad konusunda da faşistlik yapıyor, intikamcı bir zihniyetle Galatasaray'ı baskı altına alıyor. 

Ünal Aysal rakip taraftarlarca dalga konusu edilmesine rağmen en sevdiğim çıkışı Mehmet Ali Birand'ın 'Başbakan Galatasaray taraftarına 14 Ocak'tan dolayı kırgın mı sizce?'' sorusuna ''20 milyon Galatasaray taraftarı Akp'ye oy vermiştir.'' diyerek 'başbakan Galatasaray taraftarına ve camiasına kırgın olamaz demiştir. Bir nevi karşısına alamaz demiştir. Bu stad konusunda o kadar baskı yememize rağmen yönetimden kimse ses çıkarmamıştır. Yönetim bile Galatasaray camiasının gücünden haberi yok açıkcası. Çıksınlar basın toplantısı yapsınlar ve biz anlaşmaya sadık kalarak hakkımızı kullanıyoruz ve Beşiktaş'ı Ali Sami Yen'e kabul etmiyoruz , bizim açımızdan bu stad konusu kapanmıştır desin. Türkiye'nin Avrupa'da men edilip edilmeyeceği belli olmadığı bir ortamda Galatasaray taraftarı 40 bin kombine aldı, yönetim de taraftara kulak asıversin artık.

Beşiktaş mali kriterler yüzünden Avrupa'ya alınmayan bir takım bu sene. Hangi para ile İnönü arazisine stad yapacaklar, ne kadara mal olacak ve kaç senede bitecek ? Resmi izinler bile alınmamışken , stad inşaatı ne zaman başlayacak ? Arena'da oynama istekleri yerine gelirse kaç sene oynayacaklar, kesin bir şey söyleyebiliyorlar mı? Eğer oynarlarsa Ali Sami Yen'de locası olanlar Beşiktaş maçlarında localarında bulunmak isterlerse bu sorun nasıl ortadan kalkacak ? Galatasaray Mecidiyeköy'deki araziden feragat edip devlete milyonlarca euro kazandırmasına rağmen ''Galatasaray'a stadı devlet yaptı'' söylemlerine maruz kalmıştır. Şimdi Beşiktaş'ın bu stadı nasıl yapacağının da takipçisiyiz. 


4 Mayıs 2012 Cuma

Şikenin sahaya yansıyamamış olması

Dünya'nın en çok ilgi gösterdiği, ülkemizin bir yaşam biçimi olan futbol malesef gün geçtikçe kan kaybediyor. Taraftarların kafasında soru işaretleri giderilmiş artık ünlem oluşmaya başlamış durumda.

3 Temmuz'dan bu yana bir karara varamayan, şike pisliğine bulaşmış takımları kurtarmak için çeşitli alicengiz oyunları düzenlenmiş durumda. Mehmet Ali Aydınlar 58'i değiştirmeye çalışmış başaramamış, istifa etmişti. Yerine gelen Beşiktaş başkanı Yıldırım Demirören darbe niteliğinde bir kararla kimseye sormadan etmeden 58. maddeyi değiştirmiştir. 

Şike mi yapıldı yoksa teşebbüs mü edildi tartışmaları bile büyük bir mantık hatasıyken 58. maddeyi değiştirirek herkesi futboldan soğuttular. Madem herkes temiz, niye 58. maddeyi değiştiriyorsunuz? 

O kadar çirkin şeyler yapılıyor ki, para için futbolun kirlileşmesi meşru kılınıyor. Peki taraftarı bu oyundan soğutursanız o paralar nereden gelecek? 

Demirören'in TFF başkanlığına getiriliş amacı belli. Gerekirse ülke futbolu tüm anlamıyla yerin dibine girsin ama rantçılara zarar gelmesin, küme düşme cezası bir şekilde bertaraf edilsin. 

Şike sahaya yansıdı mı yansımadı mı diye akla mantığa uymayan bir şey tartışılıyor. Şikenin sahaya yansıması için ayarlanmış futbolcunun kendi kalesine gol mu atması gerekiyor, bilerek kırmızı kart mı yemesi gerekiyor. Bunu ''şike sahaya yansımadı'' diyenler bile bilmiyor. 

58. maddenin değiştirilmesine önce karşıyız diyen, daha sonra değiştirilmeli diyen Nihat Özdemir ve Fb yönetiminin şimdi ölü taklidi yapmaktalar. Namusumuz denilen Cas davasının neden geri çekildiğini açıkladığını sanan ama açıklayamayan Fb yönetimi spor camiasında da saygınlığını tamamen yitirmiştir. 

Eğer şike sahaya yansımamışsa neden toplamda 22 maç bu teşebbüse devam ediliyor? 1 kere denersin, 2 kere denersin, 3 kere denersin. Bu kadar üst üste teşebbüs etmek de neyin nesidir? Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçının ilk yarısı 2-2 iken devre arasındaki konuşmalarda ''Rahat izle, rahat ol. Ayarladım, kazanacağız'' vari konuşmalar oluyor. Maçı 4-2 Fenerbahçe kazanıyor. Ama sonra şike sahaya yansımamıştır deniyor. Tartışılan şeye bir kere daha dikkat çekiyorum. Şike var ama sahaya yansımış mı yansımamış mı. 

Teşebbüsün bile küme düşme cezası verilmesi gerekiyorken neden 58. madde bir suç işlendikten sonra değişiyor, bunu gelecek nesillere nasıl anlatacaksınız? Fenerbahçeliler hiç mi bundan 10 sene sonrasını düşünmüyor? Temiziz diyorsanız neden 58. maddenin değişmesine karşı çıkmıyorsunuz? 

Avrupa'ya alınmıyorsun, dava açıp vazgeçiyorsun. 58. madde değişiyor ses çıkarmıyorsun. Google'a tapeler yazınca çıkan konuşmalar neyin ne olduğunu gösteriyor. 

Fenerbahçe yönetimi de, Tff yönetimi de her şeyi bu kadar net belli etmiştir. Geçen sene oynanan lig şaibeli bir ligdir. Basiretsiz Tff bu şaibeyi yapanlara ceza verecek kapasitede değildir. Umarım Uefa ve Fifa gerekli cezai yaptırımları uygular. 

23 Nisan 2012 Pazartesi

Büyük Avrupa Yürüyüşümüz

Tüm Galatasaray taraftarının önceliğidir Avrupa. Her sene Avrupa'ya gidilmeli, orada mücadele edilmeli ve yer edinmelidir Galatasaray. Amacı Türk olmayan takımları yenmek olan Galatasaray'ın her bireyindeki düşünce budur. Ulusal başarıların günü mutlu kıldığı, Avrupa'daki bir başarının ise seneler geçse de insanı gururlandığı bir gerçek. Türkiye'de en fazla 2-3 senede bir Galatasaray zaten şampiyon olacaktır. Asıl amaç her sene Şampiyonlar Ligi'nde mücadele etmek, orada bir üst turu, çeyrek-yarı finalleri sıradanlaştırmak olmalı.

Yönetimin, teknik heyetin ve taraftarın hedefi Avrupa. Bu sene kazanılacak şampiyonluk bizim için 18. şampiyonluktan ziyade Şampiyonlar Ligi biletini almak anlamına gelmekte. Şu durumda ikinci olsak bile direkt Şampiyonlar Ligi'ne gideceğimizi düşünenlerdenim, zira Uefa şike pisliğine bulaşmış ve cezasını çekmemiş takımları organizasyona almamaktadır, geçen sene olduğu gibi.

Çıktığımız bu büyük Avrupa Kupasında var olma yolunda takımı sıfırdan var ettik. Gelenler-gidenler, yönetim değişti, teknik ekip değişti. Hedefe giden yolun daha çok başındayız ama şu takım bile mücadelesi ile, oynadığı pozitif oyun ile bizi gururlandırmaya başlamıştır. Bu sene mağlup olduğumuz 4 maç var. 3'ü normal sezonda, biri play off denen zımbırtıda. Bu 4 maçta da beraberliğe razı olsak mağlup olmazdık. Takımın kimyasını oturtmaya çalıştığımız şu sezonda ''kazanmak için oynamak'' felsefesini oturtmak çok önemli. Giden futbolcular olur, gelenler olur ama takımın felsefesi çok çok önemli. Rakiplerden ziyade kendi takım oyuncularımızın ''kazanmak için mücadele etmek'' anlayışı çok önemli.

Dün beraberliğe razı olsa Galatasaray maçı istese 0-0'a da bağlardı, 1-1'e de bağlardı. 5 puan farkla da büyük ihtimal şampiyon olurduk. Kısa vadede belki kazanmış olurduk ama kenarda duran teknik ekip sadece ve sadece kazanmak için oynayan bir takım yaratmaya çalıştığını bir kere daha gösterdi. Top çizgiyi geçer - geçmez, bu çok önemli değil şu aşamada. Tabiki geçse güzel olur, tabiki kazansak güzel olur ama futbol anlayışı kazanmaktan çok daha önemli. Böyle üst üste şampiyonluklar, böyle Avrupa'da kupa geldi ve gelecek.

Maç 0-0 ve 1-1 iken zaman geçirmeye çalışan rakip kalecisine sinirleniyorsak beraberlik bile bizim işimize yarıyorken, iyi yoldayız demektir. Top 1 gün istemez, 2 gün istemez ondan sonra istese de istemese de o çizgiyi geçecek.

İki hafta önce 9 puan ilerde iken ve sadece bir kere yenilmemize rağmen farkın ikiye düştüğü bir lig oynuyoruz. Delillerle şike yaptığı belli olan takımların bir puanı bile silinmezken biz ikinci olan takıma 9 puan fark atmışken dört puanımız buharlaşıyor fark beşe düşüyordu. Bu olayı artık kamuoyuna bırakıyoruz. Biz bundan sonra da çıkıp topa hükmedip oynumuzu oynayacağız.

Dünkü koregrafi belki de bir işaretti ve ilahi adalet yine tecelli edecek. Kupamızı suyun karşı tarafındaki stadda kaldıracağız.

O kupa bizi Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılmamızı sağlayacak kupa olacak ve eski günlerini tekrar yaşamamız için ilk adımı atmış olacağız. Yönetime, teknik heyete, kendimize güveniyoruz. Belki de güvenmediğimiz tek şey, rantçı TFF ! O konuda da Uefa'ya güveniyoruz.

Büyük Avrupa yürüyüşümüzde Allah utandırmasın, bu ülkeye yine çok büyük mutluluklar yaşatacağız. İlk senesinde böyle bir mücadele gösteren bu takım, 2-3 yıl içinde çok iyi yerlerde olacak.

19 Nisan 2012 Perşembe

PFDK disiplini nasıl sağlayacak ?

Süper Final haftasında ülke futbolumuz zaten gergin bir dönem geçirirken iyice gerilmeye başlamıştı. Daha ilk maçlar sonunda Emre Belözoğlu ırkçı söylemlerde bulunmuş, Beşiktaş taraftarı 90 dakika küfür etmiş ve malesef sahaya taraftar girmişti.

Her iki durum da Pfdk'ya sevkedilmişti. Irkçı söylemlerden dolayı ülkemizde ilk defa bir oyuncu Pfdk'ya sevkedildi. Madde gereği 4 ile 8 maç arası ceza verilmesi gerekiyordu ama Emre Belözoğlu ''hakaretten'' dolayı sevkedilmiş sayıldı ve 2 maç ceza aldı. Bundan sonraki süreçte Fenerbahçe'nin Tahkim'e itirazda bulunmasını izleyeceğiz sanırım.

Emre Belözoğlu maç günü yaptığı hatayı kabul etmiş ve özür dilemişti. Sosyal medyada dönen videolarda da Emre'nin malesef ırkçı söylemlerde bulunduğu belli oluyordu. Sonraki gün daha önce de davalık olduğu Yobo ile birlikte basın toplantısı düzenledi ve iddiaları bu kez reddetti.

Dudak okuma işini profosyonel olarak yapmayan insanların bile '' fucking nigger'' dendiğini göz önüne aldığımızda sene başından beri malesef uygulanmayan maddelerin bir kere daha uygulanmadığına şahit olmuş olduk. Bu insanlık suçunu ülkemizde yayılmadan önlemek için Pfdk önemli bir fırsat yakalamıştı. 2 maç ceza vermek malesef önümüzdeki günlerde çok daha büyük sorunlar yaratacaktır.

Emre Belözoğlu Galatasaray ve Karabükspor kupa maçında oynayamayacak. Beşiktaş maçında sahadaki yerini alabilecek.

Beşiktaş için verilen iki maç cezaya ise söylenebilecek tek kelime yok. Bu sene birçok kez taraftarı yüzünden seyircisiz oynama cezası alan Beşiktaş yine taraftarı yüzünden ceza aldı. Üstelik maç boyunca küfürlü tezahüratlara devam eden taraftarlar yüzünden zaten iki maç ceza verilmesi gerekiyorken sahaya taraftarın girmesi, futbolcuları tehdit altında bırakması cezasız bırakılmıştır.

Ne diyelim, ülkenin en sevdiği oyun olan futbol gün geçtikçe kan kaybediyor. TFF neye göre, hangi maddelere göre futbolu yönetiyor sanırım kamuoyu bunu merak ediyordur.

PFDK ( Profosyonel Futbol Disiplin Kurulu) sezon başından beri akıl almaz kararlar veriyor. Alex'in cezasını indirdikten sonra Elmander'in cezasını zoraki indirmek durumunda kalmış, bir çok kez kendisiyle çelişen kararlara imza atmış ve tutarlı olamamıştır.

Bilerek sarık kart görüp Ankaragücü maçından önce sarı kartlarını temizleyen Alex'e ceza verememiş, 38. maddeyi uygulayamamıştır. Bu maddenin saçma olup olmadığını tartışılabilir ama böyle bir madde varsa maddeyi uygulayamamanın tartışılacak bir tarafı yok.

PFDK böyle keyfi, tutarsız kararlara imza atarsa futboldaki disiplini nasıl sağlayacak? Bir daha bir futbolcuya -inşallah olmaz- nasıl ırkçı söylemlerde bulunduğu için 4 ile 8 maç arasında ceza verebilecek? Daha nasıl bir kanıt olması gerekmektedir?  90 dakika küfür eden, sahaya atlayıp rakibi tehdit edenler olursa nasıl 2 maçtan fazla ceza verebileceksin? Ya da daha önce küfürden ceza aldığı için tekrar küfür edildiğinden dolayı 2 maç ceza verebilecek misin? Taraftarların sahaya atlamasının hiçbir cezai yaptırımı yok mu bu ülkede?

Ligimizi yakından takip eden sadece Türk milleti var allahtan. Böyle devam edilirse bir arpa payı yol almayı bırakın , sürekli geriye doğru gideceğiz ve tribündeki insanlar yavaş yavaş kendilerini çekmeye başlayacak.

Şu sezonun bir an önce bitmesini diliyor ve şimdilerde futbolumuzu yönetenlerin o pis ellerini güzelim oynumuzdan çekmelerini diliyorum.

10 Nisan 2012 Salı

Şike sahaya yansımadı derken? Teşebbüs?

Türkiye'deki şike operasyonu 9. ayında. Klasörlerce deliller incelendi, savunmalar yapıldı. Kimi sanıklar 6222 sayılı sporda şiddeti önleme yasasının değişikliğiyle tahliye oldu, kimi sanıklar hala Metris'te. 6222 sayılı kanunu hazırlayanların başında gelen Şekip Mosturoğlu'nun bu yasanın değişmesiyle içeriden çıkabilmesi de büyük bir ironi.

Belgeler incelendi, Etik Kurulu bazı maçlarda şike yapıldığına kanaat getirdi ama dönemin Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar kararın hızlı alındığını, eksiklik olabileceğini düşünerek herhangi bir cezai yaptırım uygulamadı. Daha sonrası malumunuz, değiştirilmeye çalışılan bir 58. madde. İstenilen gibi olmadı ve genel kurul dik bir duruş sergiledi. Daha sonra Mehmet Ali Aydınlar'ın ''Ben Fenerbahçe'yi düşüren başkan olmak istemiyorum'' diyerek istifa etmesi.

Mehmet Ali Aydınlar'ın yerine seçilen Beşiktaş Başkanı Demirören'in şikeye bakış açısı malumunuz. ''Gerekirse 5 yıl takımlarımızı Avrupa'ya yollamayız.'' düşüncesiyle başkan adayı oldu, Galatasaray ve Bursaspor haricindeki tüm takımların desteğiyle başkan oldu. Göreve gelir gelmez Uefa ile bir toplantı yapıldı ve medyaya yansıyan haberlere göre Platini tarafından kapı gösterilip Türkiye'ye yollandı.

Uefa toplantısı ne tesadüf ki ülkemizde yapıldı ve 59 delege, yüzlerce kamera karşısında Platini ve Uefa genel sekreteri Infantino malesef ülkemizde ülkemize şike dersi verdi. Büyük bir utançla -en azından temiz futbol yanlıları- izledik.

Aylar önce Playoff'tan önce karar verilecek dendi. Puan silinecek dendi, küme düşürülecek dendi. Ama görünen o ki hiçbir cezai yaptırım uygulanmayacak. Medya da zaten göreve başlamış, ''şike sahaya yansımadı'' gibi saçma bir fikre sığınıp olayı geçiştirmeye çalışacaklar. Şike sahaya yansımadı ne demek önce bunu sorgulamak gerekir ama böyle bir tabiri hiç bilmediğimiz için söyleyecek pek fazla bir şey yok.

Şike sahaya yansımadı diye olayı geçiştirmeye çalışanlara şunu söylemek isterim. İlgili yasa gereğince, şike yapan, teşvik primi veren, bunların herhangi birisi için girişimde bulunan yani teşebbüs eden kişiler ''şike yapmakla'' aynı suçu işlemiş sayılır. Şike sahaya yansımadı demek, dışarda bazı girişimler olmuş ama şike yapılamamıştır anlamına gelir ki bu davranış da yasamızca (uygulanır- uygulanmaz bilemem) şikedir.

Soruşturma sırasındaki tapelere artık kolayca bir şekilde ulaşabiliyoruz ve kimlerin neler yaptığını bilebiliyoruz. Şimdi ''Fenerbahçe hiçbir şekilde teşebbüste dahi bulunmamıştır.'' diyen Aziz Yıldırım, Nihat Özdemir ve onun gibilere sormak istediğim bir soru var. Belki yüzlerce soru sorabiliriz, o kadar çok delil var ki. Soruyu sormadan önce belirtmek isterim ki ''tarlalar sürüldü ibaresi her hafta Eyüp'te kestiğimiz kurban için söylenmiş bir söz'' savunmasını Aziz Yıldırım ne akla hizmet yapmıştır akıl alır gibi değil.

Herneyse, hiç teşebbüste dahi bulunmamış sevgili Fenerbahçeli yöneticiler;


Burada görüldüğü üzere kulüple ilgili bir inşaat söz konusu değilse ve İstanbul'da herhangi bir işçi sorunu yoksa bir şeyler için yelteniliyor. Şike olayında Aziz Yıldırım'dan sonraki en yetkili isim İlhan Ekşioğlu Ali Kıratlı'dan iki işçi istiyor. Bursa'dan istiyor. Almak için mi (almak transfer etmek anlamında) yoksa öbür konu için mi diye soru soruyor, öbür konu artık malumunuz. Ekürisi de Volkan Şen olsa gerek. Neyse günahını almayalım çocuğun.. Bu konuşma bitiyor ve ardından Ali Kıratlı hemen Sercan Yıldırım'ı arıyor. Ama Sercan idmanda olduğu için duymuyor ve dolayısıyla açmıyor. Buyrun ;

Bu konuşmadan kısa bir süre sonra Sercan telefon açıyor Ali Kıratlı'ya. Ne teklif edildi, ne yapıldı edildi bilmiyoruz tabi, çünkü telefonda konuşulmuyor İstanbul'a davet ediliyor Sercan. 




Şimdi sorum şu. ''Bursa'daki taş ocağı'' ibaresi neden kullanılıyor Bursaspor için? Hadi orası gerçekten bir taş ocağı diyelim. İstanbul'da işçi kalmadı size işçi lazım Bursa'dan. Neden İlhan Ekşioğlu eve gizlice gelmelerini istiyor işçilerin?   Hadi onu da geçtim, konuşulanlar gerçek işçi ise telefonu kapatıp hemen Bursasporlu Sercan'ı araması, daha sonra İlhan Ekşioğlu'nu tekrar arayıp ''açmadı abi'' demesi de mi tesadüf?

Şimdi buradaki ''öbür konu'' nedir? Yani burada şikeye teşebbüs var mıdır yok mudur? 

Bu ve bunun gibi 100'lerce soru sorulabilir. Etik Kurulu Culio olayındaki hızının 10'da 1'ini şu olayda gösterseydi keşke. Neyse bakalım, bekliyoruz Etik Kurulunun sonuçlarını.

Bu sorular hakimin işi, ben aslında başka bir şey söylemek istiyorum. Sercan İstanbul'a davet edildiğindeki konuşmaları anlatsın ve defolsun gitsin Galatasaray'dan.

29 Mart 2012 Perşembe

Futbolumuz Nereye Gidiyor?

İstanbul'da yapılan Uefa Kongresinde Uefa Başkanı Platini ve Uefa Genel Sekreteri İnfantino açık açık şike veya teşvik suçunu işleyenlerin bir an önce cezalandırılmasını, eğer TFF cezalandırmazsa Uefa'nın üzerine düşeni yapacağını deklare etti. Belli ki artık yumurta kapıya dayandı, TFF'nin olayı cezasız şekilde kapatmaya çalışma girişimleri sonuçsuz kaldı. Demirören'in Platini'yi ziyaretinde konuyu açıp lafı ''ceza vermek istemiyoruz'' temalı konuşmasından sonra Plati'nin kapıyı göstermesi zaten Uefa'nın duruşunu gösteriyordu açıkca.

Sokaktaki vatandaş bile artık tapeleri okuduğunda, savunmalara baktığında şike ve teşviklerin, girişimlerin olduğunu açıkca görüyor. İşin garip tarafı artık TFF'nin davranışlarının yanı sıra söylemleri ile şikenin yapıldığını ama ceza vermek istemedikleri söylüyor açıkca.

Bir ülke düşünün, hukuk sistemiyle yönetilen ama kanunda yer alan maddelerin uygulanmadı. Rant için bazı kulüplere uygulanıyor, bazı kulüplere uygulanmıyor.

''şike ve teşvik suçunu işleyen 8 takım düşerse büyük bir maddi kayba uğrarız, ortada lig diye bir şey kalmaz'' düşüncesinin arkasına sığınıp ceza vermek istenmemesi asıl bu ülkede futbolu bitirecektir. Uefa'nın vereceği cezayı bile sineye çekip ''Avrupa'ya 5 sene gitmeyiz, ne olacak sanki'' düşüncesi TFF başkanı Demirören tarafından dillendirip kamuoyunun alıştırılmasına çalışılıyor. Evet, zeka düzeyi alt sınırda olan, oldu bittiye getirilip Beşiktaş başkanlığından TFF başkanlığına geçen Demirören'in ülke futbolunu geriye götüreceği aşikardı. Bu olaya yargılanan tüm kulüplerin bile ses çıkarması gerekirken, şikeye karışmış tüm kulüplerin taraftarı da bu düşünceye yönlendiriliyor. Nasıl bir mantık ürünüdür, ''Ceza vermeyelim, Uefa'nın vereceği Avrupa'ya gitmeme cezasını çekelim hep beraber'' düşüncesi. Vizyonunuz da, misyonunuz da batsın.

Hergün rezil olmaktansa, 1 sene küme düşün sonra tekrar çıkın Süper Lige. Hem cezanızı çekerek temizlenin, hem ülke bu kaostan kurtulsun. Kendi çıkarınız için koskoca ülke futbolunu uçurumdan aşağı atıyorsunuz. Bundan 10 sene sonra da 50 sene sonra da bu rezillikle yaşarsınız Avrupa'ya gitmemeyi kabul ederseniz.

Ülke futbolumuz tez zamanda umarım şikeci kulüplerden, şikeye çanak tutan şikeci kulübün başkanı Demirören'den de, şikeci tüm yöneticilerden de kurtulur.

TFF'nin ceza vermediğini ve 5 sene süreyle Avrupa Kupalarına katılmadığımızı bir düşünün. Bırakın o 5 seneyi yaşamayı, sadece bir düşünün. Böyle bir rezillik olamaz.

Neden bu şikeci kulüpler cezasını çekip bir alt lige düşmüyor da, bütün kulüplerin 5 sene boyunca Avrupa'ya alınmaması uygun görülüyor anlamak mümkün değil.

Başta Galatasaray'ın, sonra Bursaspor'un dik duruşlarına her zamankinden çok daha ihtiyacımız var. Bu kez kendileri için değil ülke futbolu için bu duruşu sert bir şekilde göstermeliler, taraftarlarıyla birlikte büyük organizasyonlar düzenleyip tepki göstermeliler.

14 Mart 2012 Çarşamba

Yaşasın : Derbi var

Geldi yine bir Fenerbahçe - Galatasaray maçı.. Derbi maçının başlama saatine yaklaştıkça zamanın adeta durduğu bir dönem daha geçiriyoruz. Kafalarda maçlar oynanıyor, erken gol bulma olasılıkları yapılıyor, atmosfer gözlerde canlandırılıyor.

Her şeyden önce bir futbol bayramı yaşayacağız. 90 dakikanın sonucunda sevineceğiz veya üzüleceğiz ama Gençlerbirliği maçından itibaren tam 7 gün içerisinde bu heyecanı yaşamak bambaşka.

Galatasaray'ın 9 puan farkla Kadıköy'e gitmesi play off açısından pek bir şey ifade etmiyor açıkcası. Eğer Galatasaray 3 puanı rakibine verirse fark 6 oluyor ve puanların play off'ta yarıya bölüneceği düşünülürse avantajın çok küçük bir dilimi kalıyor. Fenerbahçe de bu hesapları yapıyordur muhtemelen. Onlar için kazanmak her şeyden çok daha önemli.

Yıllardır baskıyla çıkan Galatasaray'da kafalar rahat. Kaybedeceğimiz sadece üç puan. Rakibin kaybedeceklerini şöyle bir sıralarsak ;

1- 11 senedir evinde Galatasaray'a yenilmeme serisi sora erecek. Bu Fenerbahçe için belki de şampiyonluktan daha önemli.
2- Fark 12'ye çıkacak ve iyice demorolize olacak Fenerbahçe daha sonraki maçlarda da puan kaybı yaşayacaktır şampiyonluk umutlarını play off'a taşıyamayabilir.
3- Fenerbahçe'nin kendi evinde iki senedir yenilmeme serisi var. Olası bir Galatasaray mağlubiyeti ile bu seri de sona erecek.
4- Taraftarın aylardır beklediği bir maç bu. Bu açıdan da büyük baskı altındalar. Olası bir mağlubiyet taraftarın tekrardan Samandırayı basıp ''are you big player'' demesini sağlayabilir bazı futbolculara.

Galatasaray taraftarı rahat. Takımına , hocasına güveniyor. Bu sene şanssızlık olmayacağına inanıyor. Bizlerin tek isteği şansın bizden yana olmasa da rakipten de yana olmaması. Gerçekten bir kere de olsa iyi olan kazansın Kadıköy'de.

Fenerbahçe ilk 10-15 dakika büyük bir baskı kuracaktır ve bu baskıdan sonra kontrolü Galatasaray ele geçirecektir. Necati'nin derbi tecrübesi, Elmander'in inanılmaz formu Melo - Selçuk uyumu Galatasaray'ın en güvendiği olgular derbide. Fenerbahçe'ye karşı eksik oldukları konu sol kanat. Fenerbahçe'de Stoch çok formda. Galatasaray'da Emre'nin mi Riera'nın mı oynayacağı bir muamma. Galatasaray'ın sağ bekinde Eboue gibi Avrupa'nın önde gelen sağ beklerinden biri olması büyük şans Stoch'a karşı.

Fenerbahçe'nin her zaman önde olduğu duran toplar konusunda taraftar artık eşitlendi diyebiliriz Selçuk sayesinde.

Mükemmel bir karşılaşma bizi bekliyor.

Maçın hakemi Bülent Yıldırım.. Trabzon'u play off''ta tutan Kuddusi gibi kafasında tilkiler oluşmadan maçını yönetir umarım. Play off heyecanı düşünülerek yapılabilecek hatalar malesef kafamızın bi köşesinde.. O stadda bu gözler Hüseyin Göçek'i , Ali Aydın'ı, Bünyamin Gezer'i gördü...

Bir çift laf da deplasman yasağına tabiki. Böyle zorbalık, böyle kısıtlama olamaz. Güvenliği sağlayamama acizliği böyle bir yasağı getirmemeli. Dünya'nın hangi bölgesinde böyle bir yasak var bilmiyorum. Umarım en kısa zamanda bu saçma yasak ortadan kalkar.

4 Mart 2012 Pazar

Maddeler ve Uygulanışları

Bir hukuk devletinde düzen hukuk kuralları ile sağlanır, herkes bu hukuk kuralları içerisinde maddelere uymakla mükelleftir. Uyulmadığı takdirde adli veya idari cezalara çarptırılır, uymamasının bedelini bu şekilde öder.

Özerk bir kurum olan Türkiye Futbol Federasyonun da , kurulları da ülkenin en sevilen oynunu maddelere göre yönetir. Keyfi bir karar mekanizması olsa Federasyon başkanı gönlündeki takıma göre kararlar verir, kurul başkanlarını bu yönde belirler. Böyle bir işleyiş mantığa uygun değildir zira.

Özellikle bu sene malesef rant peşinde olanlar futbol yönetimini ele geçirmiş, Etik Kurulu raporunu hiçe saymış ve 58. madde hala yürürlükte olmasına rağmen uygulayamamıştır. Bu konuda tek güvence Uefa ve Fifa kalmış, yürürlükte olan bir maddenin uygulanması için onlardan bir şeyler beklemekteyiz. Hukukumuzda yer alan maddeyi uygular iseler onlara minnet duyacak duruma geldik ne yazıkki.

Bu hafta oynanan Fenerbahçe - Gençlerbirliği maçında birçok kişi Fenerbahçeli kart sınırında olan oyuncuların sarı kart göreceğini tahmin etmiştir. Haftaya karşılaşacakları küme düşmüş ve iflas bayrağını çekmiş Ankaragücü maçını kağıt üzerinde herkes kazanacaklarını tahmin ediyor doğal olarak. Bu anlamda da sonraki maç Galatasaray maçı olacağı için ''temizlenme'' operasyonu Gençlerbirliği maçında yapılması normal ve mantıklı olandı. Unutulmuş veya ''bize ceza veremezler'' düşüncesi hakim olacak ki Tahkim Kurulu'nun geçen sene değiştirdiği 38. maddeye rağmen bilerek sarı kart gördü bazı Fenerbahçeli oyuncular ve Ankaragücü maçına cezalı duruma düştüler. Alex ve Baroni'nin sanırım bilerek sarı kart görmediğini iddia edecek yoktur. Alex'in bile kendisi iddia etmezken. Maçın hakemi Tolga Özkalfa'nın da uyarısını da dikkate alarak Alex ve Baroni'nin bilerek kart gördüğü aşikar. 38. madde ne diyor? Herhangi bir oyuncu bilerek kart görüp bir sonraki maçta kendini cezalı duruma sokarsa iki maç cezalandırılır diyor. Hal böyleyken Alex ve Baroni'nin Galatasaray maçında oynamaması gerekiyor ama verilecek cezaları bekliyoruz.

Alex ve Baroni'nin nasıl bilerek sarı kart görüp kendilerini Ankaragücü maçında cezalı olmalarını sağlamalı aşikarsa bu maddenin de saçmalığı aşikardır. Evet bilerek sarı kart gördüler belki ama olayı kılıfına uydurup ''sarı kart yemelik'' bir pozisyon yaratabilirlerdi. Yalandan bir pozisyonda hakeme sert bir itiraz, bir gözlük işareti vs. Ama dediğim gibi bu kuralı Selçuk Dereli gündeme getirmeseydi sanırım hiçbirimiz bilmeyecektik. Oyuncuların da bu kuralı bilmediğini varsayıyorum.

Hakeme ''sarı kart göster'' işareti yapmak bir zamanlar sarı karttı. Şimdiler de pek uygulanmıyor, bu kuralın kalkıp kalkmadığı muamma. Tribünleri galeyana getirdiği için bir zamanlar her elini kaldırıp ''sarı kart'' ver diyen oyuncuya veriliyordu kart. Hatta bu saçma kural öyle bir hal aldı ki amacından sapıp seyircisiz maçta bile tribünleri galeyana getirdiği için sarı kart yiyen oyuncular oldu. Şeref tribünü veya yedek kulübesini galeyana getirdiklerini düşünelim biz.

Bu sarı kart olayı gibi 38. madde de saçmadır ama hala geçerli bir maddedir.  58. madde gibi uygulanmayıp sineye mi çekilecek, yoksa güzel bir duruş sergileyip Pfdk bu kendilerini bilerek cezalı durumuna düşüren oyunculara iki maç ceza verilecek mi göreceğiz. İki maç ceza verileceğini düşünen, maddelerin şartsız koşulsuz uygulandığını düşünen birileri var mı bilmiyorum. Artık kişiye özel maddelerin çıktığı, bir kanunun baştan yaratıldığı bir ülkede, suçun işlenmesinden sonra maddenin değiştirilip hafifletip cezaevinden birilerinin çıkmasının sağlandığı bir ülkede , bu madde de uygulanmaz galiba, herhalde, kesinlikle....

1 Mart 2012 Perşembe

F8 için saldırın ve savunun

Galatasaray Medical Park bugün tarihinin em önemli karşılaşmalarından birine çıkıyor. Deplasmanda bir başka basketbol ekolü olan Olimpiyakos ile F8 mücadelesi verecek. 1 sayıyla Galatasaray'ın yenilmesi dışında, galip gelen taraf F8'e kalacak. Tam bir final maçı. Olimpiyakos taraftarı bu sezon ilk defa takımlarının antrenmanına giderek oyuncularına destek verdi.

Takımımızın buraya kadar geldiği süreçte büyük mücadeleler vermiş ve artık F8 için tek engel kalmış durumda. Son 16'da 3 takımı bulunan Türkiye'de son 8 için şansını sürdüren tek takım Galatasaray.

Galatasaray bu sezon Euroleauge elemelerinden katıldı. Büyük bir direnç gösterdi. İlk turdaki rakipleri Barcelona, Siena, Unics son 8'e kaldı. Bu bile nasıl zorlu yollardan geldiğini gösteriyor. Son 16'daki grubunda Cska gibi süper bir güç ve Olimpiyakos gibi bir ekol var.

Son 16'da büyük şanssızlıklar yaşadı Galatasaray. Şayet deplasmanda Efes'i yense şimdi son 8 garanti idi. Efes kendi sahasında Olimpiyakos'a yenilmeseydi yine Galatasaray son 8'deydi. Galatasaray bugün 1 sayıyla yenilirse F8'e kalan takım olacak ama 2 veya 3 sayıyla yenilirse büyük bir trajedi olacak. Bu durumda Olimpiyakos'un Abdi İpekçi'deki maçta saha ortasından atıp maçı uzatmaya götürdüğü maç onlara F8 yolunu açmış olacak. Böyle bir talihsizlik yaşamaya mahal vermeden takımımız umarım galibiyetle döner ve F8'e kalır. Bu grupta bari son maçta şans bizimle olsun ve Yunanistan'dan F8'i kapıp gelelim inşallah. Hakkımız olanı istiyoruz.

Galatasaray inanılmaz direnciyle bazı maçlarını resmen 6 kişi oynadı. İçerdeki maçlarında taraftarın müthiş desteği ile 7 kişi bile oynadı diyebiliriz. Deplasmanda taraftarımız olmayacak malesef ama takıma ve koça yazılan mektupla onların arkasında olduğumuzu bildirdik. Umarım maçı ve F8 biletini alıp gelecek yenilmez armada.

Takım yensin yenilsin, bize inanılmaz mutluluklar yaşattı. Yarın 11.45'te Türkiye'ye dönüş yapıyorlar. Onları karşılamak işi olmayan her Galatasaray taraftarının asli görevi haline geldi.

Şans bir kere bizimle olsun. Başarılar yenilmez armada.

28 Şubat 2012 Salı

Küçük İnsanlar Büyük Camialar

Yıldırım Demirören Türkiye Futbol Federasyonu'nun başkanı seçildi. Bu durumun ne kadar ahlak içerisinde olduğu, rekabet içerisinde ne kadar doğru olduğunu Yıldırım Demirören'i destekleyenlerinin vicdanına bırakmakta fayda var. Zafere giden yolda her şey mübahtır ilkesini benimseyip, koca camiaların tarihine saygısızlık yapanlar bu durumun pişmanlığını er ya da geç yaşayacaklardır. Günü kurtarma adına 100 yıllık camialarına leke sürenler bunun vebalini sürekli yaşayacaklar, 100 yıl da geçse de aradan bu gayri ahlaki durum unutulmayacaktır.

Para, rant derdine düşmüş sözde futbol yöneticileri , Galatasaray ve Bursaspor yöneticileri hariç, malesef kamu vicdanını yine rahatsız etmişlerdir. Bundan sonrasına sağlıklı olarak bakmak artık en mantıklı karar olacaktır, ne kadar bakılabileceği de ayrı bir tartışma konusu.

Yıldırım Demirören, 12 sene yöneticiliğini ve başkanlığını yaptığı kulüp olan Beşiktaş'ın şike operasyonunda olduğundan tabiki haberdar. Yasalar uygulanırsa Beşiktaş'ın küme düşmesi gerektiğinin bilincinde. Artık iddianamede adı geçen 8 takım hangisi kaç alt kümeye düşmeli bilemiyorum. Yıldırım Demirören'in amacı bu şike ve teşviğe karışmış kulüplerin ceza almasını engellemek. Herkesin gözü önünde ''umarım ceza verilmez'' mantığıyla çalışmalar yapıyor. Düşünebiliyor musunuz ortada bariz şekilde suç var, meclis bu suçu işleyen şahıslar için yasa değişikliği yapıyor alelacele ama bizim futbolu yönetenler 8 aydır doğru yanlış bir karar alamıyor.

Serdar Adalı, Tayfur Havutçu, Ümit Karan, İbrahim Akın yasa değişikliğinin resmi gazetede yayımlanmasıyla tahliye oldular. Ardından Şekip Mosturoğlu , Mecnun Odyakmaz, Cemil Turan gibi isimler örgüt suçundan feragat ettiler, şike suçuyla suçlanıyorlar şimdi sadece ve yasa değişikliği sayesinde onlar da tahliye oldular. Yani bu saydığımız isimler meclis yeni koyduğu yasayı değiştirmeseydi hala Metris'te olacaktı.

Bu 8 takımın taraftarı da üç maymunu oynamakta , özellikle Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarı inanılmaz bir ahlak dışı duruş sergilemektedirler. Çok sevdikleri kulüplerine bu pisliği bulaştıranları hala desteklemekteler.

Yıldırım Demirören 22 Mart'ta Uefa ile yapılacak olan toplantı için 7/24 çalışacağız diyor. Yıldırım Demirören'e o kadar güvenmiyorum ki, Uefa'ya nasıl bir teklifle gidecek çok merak ediyorum. Suç işleyenler bir kereye mahsus ceza almasın düşüncesinde olan Fenerbahçe , Beşiktaşlılar ve rant peşine düşmüş birçok takım hukuka da saygısızlık yapmaktadırlar ve her geçen gün biraz daha kendi kulüplerinin büyüklüklerinden ödün vermektedirler. Sırf küme düşmemek için şark kurnazlığını alenen yapmaktadırlar.

58. maddeyi değiştiremeyen Mehmet Ali Aydınlar isifasını verip misyonunu tamamladı. Tamamen şike takımlarını kurtarmaya yönelik olan bu misyon başarısızlıkla sonuçlandı. Geriye kalan tek şey 58. maddeyi uygulayıp şike ve teşviğe karışan takımları küme düşürmekti. Yapamadı. İstifa etti süreci uzattı. Yerine gelen başkanın ilk işi bu olmalıyken , rant peşinde olan başta Fenerbahçe ve Beşiktaşlılar Demirören'i başkan yaptılar. Koskaca Fenerbahçe camiası Demirören'i destekledi başkanlık seçiminde. Taraftarından bir tane tepki olmadı. Nerede koskaca camia ve onun duyarlı taraftarı ?

Ne kadar kombine alırsan al, ne kadar Fenerium'dan alışveriş yaparsan yap. Sen kendi inandığın o ''şanlı tarihe'' bugün leke getirenlere sahip çıkmadın. Üstüne sen de kirliliğe ortak oldun.

Şimdi Türk Futbolunun temizlenmesi sadece Uefa ve Fifa'nın elinde. Bu kirli düzene, bu şark kurnazlıklarına, bu kokuşmuş rant peşinde olan yönetici ve onların taraftarlarına en güzel cevabı Uefa ve Fifa verecektir.

23 Şubat 2012 Perşembe

Aziz Yıldırım'ın Savunması - 2

Bir önceki yazıda Aziz Yıldırım'ın yaptığı savunmanın mantık ile uymayan , popülist taraflarını yazdık. Aziz Yıldırım doğal olarak dersine bazı konularda çok iyi çalışmış, Fenerbahçe camiasını tamamen kendi arkasına almayı başarmıştır.

Savunmada Aziz Yıldırım'ın savunduğu bazı konularda kendisine hak vermemek mümkün değil ama insan bu kadar da üst üste mi gelir diyor bazı şeyler. Son maçlarını Sivasla oynayacak olması kimde soru işareti oluşturmadı ? Korcan'ın yediği golde kimin aklına şike gelmedi. Şöyle de bir şey varki, Aziz Yıldırım'ın dediği gibi gerçekten de ne kaleciler ne hatalar yapabiliyor. 9 milyon euro Emenike'ye para verip transfer etmek şike sayılmaz gerçekten de ama seni transfer edeceğiz, bize karşı oynama olayı varsa bu şike olmasa da gayri ahlaki bir davranıştır. Emenike'nin hastaneden raporlu olup gerçekten sakat olduğu söyleniyor. Aziz Yıldırım'ın -savunmada Kuvayi Milliye'den bahseden kişi- çürük raporu alıp askerlikten kaçtığı bilinen bir ülkede, bir hastane raporu ayarlayamayacak mı bilemeyiz. Eğer gerçekten sakatsa bu konuda Aziz Yıldırım'ın bir yanlışı yoktur.

Eğer Savcı Mehmet Berk Aziz Yıldırım'a ''şampiyon olmasaydınız bu operasyon olmayacaktı'' dediyse sırf şu olay bile Aziz Yıldırım ve diğerlerini tahliye edebilir. Şampiyon olmadıysanız yaptığınız olay şike değildiye geliyor olay. Savcı da yapılanın şike olup olmadığından pek emin değil gibi bu durumda.

Savunmada ''tarlalar sürüldü mü, taş ocağı işçileri'' şifrelerinde sınıfta kalındı. Mahkeme Başkanı'nın Cemil Turan'a tam da bu konuda, ''terliyorsun sen, ceketini çıkar istersen'' sözü hakimin yalanı yemediğinin zaten açık göstergesi. Sanıkların çoğunun telefonlarını değiştirmesi de dinlendiklerinin bilincinde olduklarını gösteriyor. Aziz Yıldırım kendisini çok mu dokunulmaz sanıyordu da bu kadar rahatça bazı şeylere yeltendi bilinmez.

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçeli taraftarlarının en büyük dayanağı şu : Şikeyi futbolcular olmadan yapamazsınız, yargılanan futbolcu yok. Buna tüm herkes katılıyor. Ne kadar şike yapılırsa yapılsın, futbolcular sahada şike yapmadıktan sonra bir sonuç alınamaz. Yalnız yasa şike ve teşviğe teşebbüsü de şike saymaktadır. Unutulan konu bu sanırım. İbrahim Akın olayına akıl sır erdirmek mümkün değil. Belli ki Bülent İşcan vasıtası ile bir şeylere yeltenilmiş. O maçta İbrahim Akın çektiği bir şuttan sonra gol girecekmiş gibi korkması akıllardadır. Bu bir yana, bir futbolcuya gol atmaması için para vermek de mantığa uymuyor. Kendi futbolcuna bu kadar güvensizlik olmaz. İbrahim Akın da bir Messi, bir Ronaldo değil her maç 2-3 gol atsın ama tapeler okunduğunda da bir şeylere yeltenildiği bariz.

Bazı konularda emniyet de saçma suçlamar yapmıştır. Sivas'taki çantada 2,5 milyon dolar olduğunu söylemektedir Emniyet. Para başka şekilde ulaştırılmış olsa bile Aziz Yıldırım çantada para olmadığından yola çıkarak savunmasını yapıyor, çantada para olmayabilir doğrudur ama maçtan bir gün önce oteldeki tüm gazetecileri ve yabancıları çıkarmanın sebebini de açıklamalı.

Delilleri karartma gibi bir şey söz konusu değilken, yargılama devam edecekse artık tutuksuz yargılama olmalı. Bir insanı yurtdışına çıkarmamak zor olmasa gerek bu kadar. Suçluluğu ispatlanana kadar madem herkes suçsuz, bu davada suçluluğu ispatlanmayacaksa bu kişilerin tutuksuz yargılanması en güzeli olacaktır. Nasıl ki daha yeni konulan yasa bazı kişiler için mecliste değiştirildi de Serdal Adalı , Tayfur Havutçu , İbrahim Akın gibi bir çok kişi tutuksuz yargılanmaya başladı Aziz Yıldırım ve diğer arkadaşları da tutuksuz yargılanmalıdır.

 Ne zamandan beri  ''Aziz Yıldırım temiz bir insan değil futbolu kirletiyor'' dediğimizde ''Adam güçlü, sizin de başkanınız güçlü olsun siz de yapın'' diye cevap aldıysak da eğer şike falan yapmamışsa aklanır umarım Aziz Yıldırım ve arkadaşları. Adaletin yerini bulması ve sahalarımızın tertemiz olması dileğiyle.

21 Şubat 2012 Salı

Aziz Yıldırım Savunması

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın savunma metnini  http://fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=28044 ve metnin devamını  http://fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=28046 linklerinden okuyabilirsiniz.

Uzun bir savunma veren Aziz Yıldırım savunmasına Fenerbahçe'nin tarihi ile başladı. Geçmiş zamanlardaki maçları kupaları, Türkiye'deki gücünden bahsetti. Kendisine yöneltilen suçlarla bir alakası olmasa da bunları dile getirmesi kendisi açısından çok önemliydi. Zira Aziz Yıldırım arkasına Fenerbahçe camiasını ve özellikle taraftarını almadan bu gücü kullanmadan yapamazdı. ''25 milyon taraftar susuyorsa biz cezaevinden mesaj vermediğimizdendir'' demek aba altından sopa göstermenin ötesinde diretk bir nevi şantaj niteliğinde. ''Biz istersek milleti sokağa dökeriz, kaos yaratırız'' amacı güden bir söz. Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe tarihinden, Kurtuluş Savaşı yıllarında aldıkları kupadan bahsetmesi savunmayla alakası olmasa da taraftarı gazlama açısından kabul edilebilir bir şey. Bunun tasarrufu Fenerbahçe taraftarındadır. 

Aziz Yıldırım'ın Galatasaray'ın 2-2 biten Sturm Graz maçını niye şikeyle suçladığına anlam veremedim. Savunmada anlam verilemeyen o kadar çok şey var ki bunu mazur görüyoruz. Diğer maçın bitişiyle birlikte kendisine yarayan skoru koruma amaçlı top çevirmek suçsa zaten Fenerbahçe'nin ''yanlış anons'' neticesinde Bursaspor - Beşiktaş maçını 2-2 sanıp top çevirmesi de şikedir sanırım. Herneyse bunlar dikkate alınıp yorum yapılacak şeyler bile değil esasında. 

Başkanlık döneminde ilk başta iyi ilişkiler içinde olduğu sonra sözünü geçirememeye başladığı Gfb taraftar grubu ile ilgili de ilginç şeyler söylendi. Kendisi Gfb grubuna sürekli zorluk çıkarmakla uğraşan bir başkan iken, polisleri Fenerbahçe taraftarına karşı orantısız güç kullanmakla suçluyor, Gfb'yi savunuyordu. Bu söylemlerin de kendisine yöneltilen suçlarla bir alakası yok evet. Ama psikolojik olarak kendini güzel savunma adına güzel söylemler. 

Aziz Yıldırım bu günlerde Gfb'yi bile savunuyor derken ''Şikeyi ben değil, Gfb lideri yapmıştır ama Savcı Berk de kendisinin Gfb olduğunu söylemiş ve takipsizlik kararı vermiştir o kişi hakkında.'' dedi. Çok ucuz ve yine ne demek olduğunu anlamadığımız bir cümle. Aziz Yıldırım yapmamış olsa bile, Gfb lideri Menemenspor adına yapacak değildi sanırım şikeyi ?

Metinde saçma gelecek bir çok şey mevcut ama bazı yerlerde , özellikle operasyonun şike değil Fenerbahçe ile ilgili olduğu konusunda güzel tespitler var. 

Aziz Yıldırım'ın gözaltına alınma sürecinde ve hastanedeki zaman zarfında gördüğü muamele tüm kamuoyu tarafından tepkiyle karşılanmıştı. Her şeyi bırakın 60 yaşındaki bir adama yapılmayacak muamele. Hastanede adresinin Metris olarak yazılması daha ifadesi alınan bir kişi için büyük ayıp ve çirkin bir olaydır.

Aziz Yıldırım'ın en büyük dayanağı şu. Eğer operasyon şike operasyonu ise neden tüm takımlar değil de belli başlı takımlar dinleniyor? Fenerbahçe'nin yanı sıra Beşiktaş ve Trabzonspor temsilcilerinin konuşmaları tapelerde görüyoruz aslında. Burda sormak istediği şey Galatasaray'ın neden hiç bir tapesi yok.
Suç unsuru görülmediği takdirde tapenin de oluşmadığını kendisi de biliyordur aslında. Burada manşetleri süsleyip, ''Yargılanan Fenerbahçe'dir'' düşüncesini güçlendirmek istiyor. Güçlendirip güçlendirmediği yine Fenerbahçe taraftarının tasarrufundadır.

8 aydır hazırlanıyor bu savunma. Savunmanın girişi Fenerbahçe tarihi, gelişmesi savunma yerine başkasına saldırı, sonuç bölümü ''yapacak olsam şöyle yapmaz mıydım'' tarzı savunma. 

Gelişmeleri merakla takip ediyoruz. Bir an önce şu şike operasyonu neticilendirilip futbolumuza dönmek istiyoruz.



20 Şubat 2012 Pazartesi

Yıldırım Demirören ve TFF Başkanlığı

Futbolumuz zor bir süreçten geçtiği gibi inanılmaz şaşırtıcı bir dönemden de geçiyor aynı zamanda. Futbolumuzdaki  kaostan bahsedenler futbolumuzda kaos üstüne kaos üretiyor, asıl sorunu sürekli öteliyor bu süre zarfında da ahlak ve etiğe uygun olmayan kararlara imza atıyorlar.

3 Temmuz'dan bu yana verilen demeçleri, alınan kararları şöyle alt alta koysak zor bir sürecin yanında nasıl komik olaylara tanıklık ettiğimizi görürüz. Bir çok defa bu değişen demeçlerden bahsettik. Şimdi karşımızda biraz daha vahim, bununla birlikte biraz daha komik ve en önemlisi biraz daha etik ve ahlak dışı bir olay var. Yıldırım Demirören'in TFF başkanlığına adaylığını koyması ve bu adaylığı bir çok kulübün desteklemesi.

Federasyon tarihinin gelmiş geçmiş en basiretsiz başkanı Mehmet Ali Aydınlar'dır kuşkusuz. Fenerbahçeliliğinden olsa gerek alması gereken kararları bir türlü alamadı, olayı genel kurula pasladı. Genel kurul büyük bir duruş sergileyerek maddeyi değiştirmedi. Bunun da büyük pay sahibi olduğunu düşündüğüm olay gerçekleşti ve Mehmet Ali Aydınlar istifa etti. Yıldırım Demirören genel kurulda Mehmet Ali Aydınlar'a güven tazelemesi konusunda öneri getirmişti. Bu öneriyi getirirken aklının bir ucunda başkanlık düşüncesi var mıydı bilmiyoruz tabi.

Rengi bu kadar belli bir başkan adayının daha da ötesi şike konusunda görüşü ''gerekirse Avrupa'ya gitmeyelim'' olan bir başkan adayının nasıl bu kadar destek görmesini anlamıyorum. İddianamede adı geçen Beşiktaş'ın başkanı, TFF başkanı olacak büyük ihtimalle. Hangi ahlaka, etik davranışa uyar sizce bu? Daha basit bir soru soralım. TFF Başkanı olma kriterlerinden hangisine uyuyor Yıldırım Demirören de bu kadar destek görüyor ? Bu konuda Süper Lig takımlarından Galatasaray , Bursaspor, Orduspor ve Ankaragücü'nün dik duruşlarını da yine tebrik etmek gerekir.

Futbolumuzu yönetenler malesef tamamiyle çamura batmış, mantıklarını kaybetmiş çırpındıkça batan bir görünüm sergiliyorlar. Ünal Aysal'ın en başında dediği gibi bu sorunu zamana yayarak daha da içinden çıkılmayacak bir kaosa sürükleyenlere tek dileğimiz futbolun patronları Uefa ve Fifa gerekli cezayı vermeleridir. Yaptığı Beşiktaş ve Kulüpler Birliği başkanlıklarında çok kötü bir yönetim gösteren Yıldırım Demirören'in TFF Başkanı olursa Türk Futbolu'nu daha da geriye götüreceği aşikardır. 4 Süper lig takımı ile birlikte Bank Asya ve alt lig takımlarının delegeleri umarım bu oyunu bozacaktır.

''Yeter Yıldırım Demirören Yeter'' sesleri Türkiye'nin her stadında yükselecektir. Şike olayına bakış açısını zor da olsa bir kenara bırakalım, Beşiktaş başkanlığından TFF başkanlığına geçişi tüm futbolseverlerin sorgulaması gerekmektedir. Futbolu kendi rantları için kaosa sürükleyenlerin unuttuğu bir gerçek var ki, futbolun en büyük demirtaşı taraftardır. Onları bu güzelim oyundan bir soğutursanız, feriştahı gelse bu durumu düzeltemez. Benim gibi binlerce insanın midesi bulanmış ve seneye kombine alıp almamayı şimdiden düşünüyordur.

Uefaya 65bin mail atan temiz futbol insanı önümüzdeki günlerde tekrar bilgisayar veya fax başına geçmeli. Futbolun sadece sahada oynanacağı günlerin gelmesini ümit ediyoruz.

27 Ocak 2012 Cuma

58. madde ve 'duruşlar'

Futbol dünyamız 3 Temmuz'dan beri çalkalanıyor. Aynı zamanda futbol dünyamız inanılmaz olaylara tanıklık ediyor. Bazen futbolu yönetenlerin , takım yöneticilerin kendilerini sürekli izleyen takip eden taraftarları dolayısıyla futbol kamuyonu bu kadar salak yerine koyabileceklerine inanamıyorum.

Mehmet Ali Aydınlar malumunuz, adam göreve gelir gelmez ateşten gömleği giydi. Sürekli üfledi de üfledi ama söndüremedi ateşi. Birbirini tutmayan belki 10 tane demeç verdi. Federasyon olarak hızlı karar alacağız dedi, Disiplin Kurulu karar verecek dedi, Etik Kurulu inceleme yapıp karar verecek dedi, kişilerin yaptıkları kurumları bağlamaz dedi, iddianamenin hazırlanmasını bekleyeceğiz dedi. Dedi de dedi, önceki konuşmalarını sineye çekip sürekli yeni şeyler söyledi. Kafasındaki plan sürekli değişti. Uefa'dan bir uyarı gelmiştir, kulüpler birliği başka şey demiştir, Digitürk başka şey demiştir. Tecrübesizliğinin ve Fenerbahçeli olmasının kurbanı oldu.

Burada TFF'nin duruşundan daha önemli olan duruş suçları işleyen kulüplerin duruşlarıdır. Bu kulüpler milyonlarca taraftarı temsil etmektedir. Bu kulüplerden de 100 yılı aşkın hayatta olan Fenerbahçe, Beşiktaş ve iddianamede yer almasa da Galatasaray'ın duruşları diğerlerine nazaran tabi daha önemlidir. Türk futbolunun en büyük dinamiği bu üç kulüp büyük bir sınavdan geçti. Kamuoyunun nabzını tutacak olursak ; Galatasaray olayın maddi tarafını hiç düşünmeden, etik durumun ve kamuoyu vicdanının çok daha önemli olduğunu bunlara göre karar alınmasını istedi ve 3 Temmuz'dan beri duruşunu hiç bozmadan kamuoyunun takdirini topladı. 58. maddenin değişmemesine ön ayaklık etti. Fenerbahçe büyük şok içerisinde ne yaptığını bilmeyen bir takım profili çizdi. Yönetimi de taraftarı da ne yapacağını bilemedi. Yönetim suç belgelerinin internete düşmesine rağmen suçlamaları kabul etmedi, küme düşmenin olmaması gerektiğini savundu. Taraftarı doğru şekilde yaylaya giderek futbol takımına sahip çıkarak + puan aldı ama Aziz Yıldırım'a koşulsuz destekleri bu güzel davranışı aldı götürdü. Onlar da küme düşme cezasına karşı çıktı. 6 ay boyunca 58. madde değişmeli dediler. Yani suçlular bir kereye mahsus affedilmeli dediler. Kamuoyuna bu kadar mal olmuş bir olayda nasıl böyle düşündüler bilemeyiz. Olay sıcakken suçlamaları reddeddiler, sonra ceza verilecekse hemen verilsin dediler iki sene kaybetmemek için. Daha sonra Mehmet Ali Aydınlar ile yapılan toplantılarda ne konuşuldu bilinmez cezaya karşı çıkıp 58. maddenin değiştirilmesini talep ettiler. Ama yapılan mücadelenin boşa çıkacağını öngördüklerinden olsa gerek özellikle Aziz Yıldırım'dan gelen mektuptan sonra 58. madde değişmemeli görüşünü savundular. Kamu vicdanını düşündüklerinden mi yoksa ''ben zaten şike yaptığım için ceza alacağım, maddeye göre buna teşebbüs edenler ve teşvik yapanlar da şike yapmış gibi cezalandırılıp ceza alsınlar'' düşüncesiyle mi karar değiştirdiler bilinmez. Ne şekilde olursa olsun , son zamanlarda da olsun 58. maddenin değişmesine onlar da doğru yolu bularak karşı çıktılar ve Galatasaray'ın yanında saf aldılar. Benim gözümde sınıfta kalan Beşiktaş oldu. İlk günden bu yana maddenin değişmesi için sürekli kulis çalışması yapan, 58. madde değişmesin diyen kulüpleri kınayan Beşiktaş kamuoyu tarafından sınıfta kalmıştır. Hem yönetimi hem taraftarı etikliği bir kenara bırakıp olayın maddi yönüne bakmışlardır. Genel Kurul'da da başkanları Yıldırım Demirören '' Sadece Fenerbahçe'miz değil, başka 7 takım da bu işin içinde, hep birlikte ceza alırız buna karşı bir şeyler yapmalıyız'' diyerek suç işlediğini kabullenmiş oldu bir anlamda. Genel Kurul'daki ''58. madde değişmesin'' konuşmalarına kızmış olsa gerek, doğaçlama bir konuşma yaptı ve konuşmaları çok tepki çekti. Hem kendi taraftarından hem rakip taraftarlardan. Beşiktaş camia olarak 58. maddede sınıfta kalmıştır açıkca. Yıllardan beri söylenen ''Beşiktaşlılık duruşunu'' gören var mı yıllardır ? Ben mi kaçırıyorum yoksa, ne zaman kendinden ödün verip de temiz futbol için bir duruş sergilemiş Beşiktaş ?

Mehmet Ali Aydınlar kendini bu kadar aciz duruma düşürmeden, yapmaya çalıştığı iyiliği görmezden gelip kendisini suçlayanlara '' Ayıptır, yukarda Allah var'' demeyi boşverip yasaları uygulayıp gereğini yerine getirmelidir bir an önce. En başından beri dediğimiz üzere, bu ateş üfleyerek sönmez. Zamana yaydıkça iyice içinden çıkılmaz bir hal alır ve kamuoyu bu güzelim oynu, futbolu iyice sorgular hale gelir.

3 Temmuz'dan bu zamana kadar yaşanan olaylar belki hoş değil. Bazı kulüplerin kendi çıkarlarını ön planda tutup bu çok sevdiğimiz futbolu kirletenlere ceza verilmesini engellemeye çalışmaları hiç hoş değil. Ama en azından artık 3 Temmuz'dan itibaren bu oynu kirletmeye cesaret edemeyecektir kimse. Taraftarlardaki soru işaretleri şimdi ayyüke çıkmış olsa da cezaların açıklanmasından sonra futbolumuz temizlenecek ve sadece maçların sahada kazanıldığını bilerekten daha çoşkulu şekilde tribündeki yerlerimizi alacağız.