9 Ağustos 2011 Salı

Yolun Açık Olsun #66 Arda Turan

Türkiye'nin en iyi futbolcusunu alt yapımızdan çıkarmış olmanın keyfini yaşadık yıllarca. Bir Avrupa Kupası maçında normalda standart altı Carrusca'nın oynaması gerekirken Carrusca'nın yokluğunda Gerets formayı bir sene daha kiralamak istediği genç Arda'ya veriyordu. İlk o zaman takıyordu sırtına 66 numarayı Arda. 2 gol atmasının yanında enfes çalımları ve pasları ile tribünler kendinden geçiyordu.


Arda'nın bu maçtaki performansını tribünler ve teknik ekip iyi süzdü. Bu performans ''tek maçlık'' değildi. Futbol zekasını çok iyi kullanıyor, rakibini ters ayakla yakalıyor ve rahat çalım atıyordu. Sol açıkta yıllardır Hasan Şaş'ı izlemiştik. Arda daha teknikti ama yavaştı. Daha zekiydi , hırslıydı. Ve en önemlisi daha 19 yaşındaydı.

O sezon Carrusca'yı yedek kulübesine hapsetti Arda Turan. Taraftarın sevgilisi oldu bir anda genç yaşta. Her takım alt yapısından çıkan oyuncuyu çok sever ama Galatasaray taraftarı bir başka sever. Yıllardan beri takımın iskeletini paftan gelenler veya çok genç yaşta Galatasaray'a gelenler oluşturduğundan , başarıları bu oyuncularla kazandığımızdan ötürüdür bu sevginin nedeni. Arda'nın inanılmaz yükselişi devam ediyor, hep kendinden söz ettiriyordu. Yüzü gülen, güldükçe oynayan - oynatan , rakibin korkulu rüyası Arda Turan bir bir yükseliyordu. Bununla birlikte tabiki Türk medyası kendine yeni bir uğraş da edinmiş oldu. Göz önündeki Arda'yı hergün kullandılar. Her hareketini manşet yaptılar, hemen ilk zamanlarında hedef göstermeye başladılar. Tatildeyken bir bayanla fotoğrafları çekildi, magazin gazetelerin manşeti oldu. 19-20 yaşlarında, gencecik çocuk, işini iyi yapıyor , para kazanıyor. Bu yazıyı okuyanlardan hiçbir kızla beraber olmamış olan var mı ?


Taraftar Arda'sını hemen sahipleniyor ve Paris Hiltonu Arda'ya yakıştıran tezahüratlar söylüyordu tribünlerde, idmanlarda. Arda yaşından olgun hareketlerle göz dolduruyor, muhattap olmuyordu basının bu yakışıksız haberleriyle. Bir şampiyonlar ligi maçı olan Bordeaux maçında rakibine kafa atarak kırmızı kart yiyordu ve maçta hiç varlık gösteremeyen tüm takımın suçu Arda'ya atılıyordu yine medya tarafından. 


Arda sindirilmeye çalıştıkça tribünler ona sahip çıkıyor, o oynadıkça oynuyordu. Takım bir sezon önce inanılmaz kısıtlı bir kadro ile inanılmaz bir şampiyonluk yaşadı. 34 maçta 3 kere mağlup oldu ve oynadığı futbolla 83 puanla şampiyonluğu almıştı. Bu şampiyonluk kadrodaki revizyonu bir sene sonraya ertelemişti. Üstün performans sergileyen Cihan'ı, Tomas'ı, Orhan'ı, Saido'yu göndermek çok büyük insafsızlık olurdu. Arda'nın ilk sezonu olan 2006-2007 çok kötü geçti, kulup için tek kazanç işte bu gencecik çocuk Arda Turan'dı 2006-2007 sezonu için. Şampiyon Fenerbahçe'den 14 puan geride bitirildi ve takım Uefa'ya gitti.

Bir sonraki sezon Kalli geldi ve önceki sezon yapılmak istenen ama ertelenen revizyon gerçekleşti. Gidenler - gelenler oldu. Arda artık daha tecrübeliydi bir sezon öncesine göre. 5 maçlık seyircisiz oynama cezası 4 galibiyet 1 beraberlikle geçiliyor takım iyi ilerliyordu. Arda önceki sezondan bildiğimiz Arda değildi. Daha iyiydi. Her maç üstüne koyuyor. Maç kazandırıyordu. Sezon çok çetin geçiyordu ve takım Uefa'da da yoluna devam ediyordu. Lincoln o sezon Galatasaray'a gelmişti, tribünler inanılmaz abartı şekilde Lincoln'ü seviyordu. İstemediği maçlarda oynamıyordu, istemediği deplasmanlara gitmiyordu ama Lincoln takımda en çok sevilen oyuncuydu. Arda'nın belkide aşırı duygusallığını ilk burda gördü Galatasaray taraftarı. Leverkusen'den 5 yiyerek takımın Uefa macerası sona eriyordu. Fenerbahçe tarihinin en büyük başarısını Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kalarak gösteriyordu. Fenerbahçe çok iyi bir takım hüvviyeti kazanmıştı. Ligde de rakip Fenerbahçeydi. Son 6 maç Kalli istifa ediyor ve takım ''abilerin'' önderliğinde kenetleniyordu. Arda Turan yaşı gereği abilik statüsünde değildi belki ama duruşuyla, oynayışıyla 'ben de burdayım' diyordu. Kupada elediği Fenerbahçe'yi ligde de yenen Galatasaray ipi göğüslüyordu ve sezonun flaş takımı şampiyonluk adayı Sivasspor'u deplasmanda Arda'nın 3 gol attığı maçta 5-3 yeniyordu. Beraberliğin yettiği maçta Oftaş'ı Arda'nın  süper asistinde Kralın golüyle kilidi açıyor ve 2-0 yenerek şampiyon oluyordu Galatasaray.

Arda'nın yükselişinde o sezon çok önemliydi. Sadece lig süresince değil, Euro2008'de de Arda kendini gösterecek ve adı artık Avrupa'nın en büyük takımlarıyla yazılacaktı. Messi ile kıyaslanmalar başlayacaktı. Messi ile kıyaslanmasının çok saçma olduğunu Arda Turan'ın kendisi de söylerken medya pohpohlamaya devam ediyordu. Euro 2008'in en heyecan verici takımı Türkiye, Türkiye'nin de en heyecan verici ismi Arda Turan'dı. Yarı finale çıkmamızı sağlayan isimdi Arda Turan. 

2008-2009 sezonunda takımın başına Skibbe getiriliyor, kaliteli yabancı oyuncularla takım kadrosu çok iyi hale getiriliyordu. Fakat takım kimyası tutmuyor takım o sezonu 5. bitiriyordu. Ve Arda'nın Türkiye'ye küsme serüveni başlıyordu. 10 numaranın emanet edildiği Lincoln bu formayı taşıyamadığından dolayı gönderiliyordu. 10 numara boştaydı ve gözler paftan çıkan, tekniği ile 10 numarayı andıran Arda'ya çevriliyordu. Adnan Polat biraz da pazarlama stratejisi yapsa gerek 10 numara ile birlikte kaptanlığı da Arda Turan'a veriyordu. Arda formayı Haldun abisinden alırken ''Lincoln'ün değil, Metin Oktay'ın formasını alıyorum'' diyordu ve taraftarların gözünde birden ''Büyük Kaptan'' oluyordu. Takımın başına F. Rijkaard getiriliyor. Keita, Elano gibi yıldızlar yine takıma kazandırılıyordu ve fırtına gibi başlıyordu Galatasaray. Devre arasında Jo , Dos Santos gibi isimler de Galatasaray'a kazandırılıyordu ve Arda Turan başta Kewell olmak üzere , Baros , Elano, Jo, Dos Santos gibi isimlerin kaptanlığını yapıyordu genç yaşta. Takım sonradan her uluslararası turnuvalardan sonraki sezon olduğu gibi yine düşüşler yaşıyor ve ligi üçüncü bitiriyordu. Galatasaray taraftarı da suçu artık futbolcularda buluyor, gece alemleri yapan Jo ve sevgilisi için sinema kapattıran Arda Turan'a yükleniyordu. Arda Turan ne hergece başka bir kızla görülüyordu, ne alkol ne sigara kullanırken görülüyordu ama yine de yerden yere vuruluyordu. Arda gencecik yaşında Galatasaray'ın 10 numarasını giymiş ve kaptanı olmuştu. Her yaptığı milleti rahatsız ediyordu. Evden idmana, idmandan maça, maçtan eve gitmesi bekleniyordu sadece kendisinden. Hiçbir maçı kaçırmıyordu, bazı zamanlar sakat sakat oynuyordu ama eleştiriliyordu yine takımla doğru orantılı olarak. Takım = Arda olmaya başlıyordu.

Diğer sezona da Rijkaard ile başlanıldı. Önceki şaşalı kadrolara göre standart altı bir kadrosu vardı Galatasaray'ın. Avrupa'dan çok erken eleniyordu. Üst üste puan kayıpları yaşıyordu takım. Bununla birlikte tabiki en büyük eleştirileri bu kez ''kendine bakmıyor'' diye yine Arda alıyordu. Sakat diye bazı maçlarda oynamıyordu ama milli maçlarda oynuyordu. Ve bu durum onu iyice medyaya malzeme yapıyordu, Ali Sami Yen'in son senesinde istediği mücadeleyi takımda göremeyen tribünler medyanın da gazıyla en çok Kaptan'ına yükleniyordu. Ve duygusal Arda'nın yüzü hiç gülmüyor, istemeye istemeye oynuyordu. Gitmek istediği konuşuluyordu. Tribününlerin bir kısmının ''sanmasınlar seni yalnız , biz buralARDAyız'' pankartı lafta kalıyordu ve Arda'yı ne tribünler ne yönetim sahipleniyordu. Sakatlığı ''çok seks'' yaptığına bağlanıyordu bir şahıs tarafından ve bu haberler gazetelerin manşetini süslüyordu. Buna bile yönetim ses çıkarmıyordu.Arda artık yavaş yavaş doluyordu...


Takımın aldığı kötü sonuçlar devam ediyor ve 96-2000 arasında toplam 12 kez mağlup olan takım daha sezonun bitmesine haftalar varken bir sonda 13. kez mağlup oluyordu. Arda'nın seneye gitmesi kesin gözüyle bakılıyordu. Gazetelerde sürekli Atl Madrid haberleri çıkıyordu ve Arda da şartlar uygun olursa gitmek istediğini söylüyordu. Gencecik çocuk sevdasından kopartılıyordu. Kendisi de artık hem kendisinin hem takımın zarar gördüğünü düşünüyordu. Bu sıralarda Arda'nın Galatasaray'ın geçtiğimiz yıl bazı maçlarda giydiği pembe forma için söyledikleri kanallara yansıyordu. Tribündekilerin bir çoğunun düşündüğü şeyi Arda da söylemişti. Arda'ya karşı cephe yaratmak amacıyla bu görüntüler kanallara servis ediliyordu ama olay ters tepiyordu. Arda Turan parçalıya sahip çıktığı için taraftarlardan alkış alıyordu : Arda haklı beyler, Galatasaray Parçalıdır...



Yeni sezonda takımın başına Fatih Terim getiriliyordu. Arda Fatih Terim'in gelmesiyle gitme düşüncesini bir kenara bırakıyordu. Transferler yapılıyor takım iskeleti oturuyordu. Liverpool ile yapılan hazırlık karşılaşması çok iyi sinyaller veriyordu. Arda'nın gitmeyeceği sanılıyordu artık, o düşünceler düşünülmüyordu bile. Türk futbolu da bu sırada şike kaosundaydı. Futboldan daha çok şike ile ilgileniliyordu. Belki de Arda'nın son 5 senede en az konuşulduğu dönem bu Türk Futbol'unu temizlemeye yönelik en büyük şike operasyonun olduğu dönemdi.

 Arda Turan için Atl Madrid yine transfer teklifi yapıyordu ve bu kez teklifi arttırıyordu. Galatasaray yönetimi de Arda'nın görüşünü alıyor. Arda da eğer siz kabul ederseniz ben giderim diyor. Ve Arda 12 milyon euro ( duruma göre 12,5 veya 13 olacak ) karşılığında Alt Madrid'e veriliyordu. Arda da kendisini 5 yıllık Atl Madridli yapan sözleşmeye imza atıyordu. İmzalar atılır atılmaz Türk medyasında hemen Arda'yı suçlayan haberler yapılıyordu. ''Selçuk ve Melo'nun aldığı ücret Arda'yı kızdırdı'' gibi haberler. Yetmedi mi beyler artık Arda ile uğraştığınız ? Gitmesini istediğiniz, adam gidiyor nedir bu nefret kin Arda'ya karşı .. Yazıda belirtmediğim daha neler yapıldı çocuğa. Bir tişört giydi, anlamını bilip bilmeden salladılar Arda'ya silaha teşvik ediyor diye. Pembe formayı eleştirdi diye pembe pantolon giymesini çelişkili bulanlar, bunları haber yapanlar oldu. Daha neler neler... 

Öyle ya da böyle Arda Galatasaray'dan ayrıldı. Transferin iç yüzünü bilmiyoruz ama başta Galatasaray'a ve Arda'ya hayırlı olur inşallah. Gerçek taraftar seni ama #66 olarak özleyecek sempatik çocuk Arda Turan... #10 somurtuktu, kaldıramadı kaptanlığı bu kadar yüke karşı doğal olarak. Ne diyelim, seni medyaya karşı ezdirenler düşünsün... Yolun açık olsun...

5 Ağustos 2011 Cuma

Nerelerdeydin Sen Mehmet Ali Aydınlar

Mehmet Ali Aydınlar Türkiye Futbol Federasyonu'nun başkanlığına tarafsız olabileceği , başkan olmadan önceki sarı-lacivert formasını asıp öyle görev yapabileceği düşüncesiyle getirildi. Kurduğu yönetimi kendisinin seçtiğini , kimsenin telkinlerine kulak asmadığını belirtti. Sürekli objektif olacağına dair açıklamalar yaptı.

Kendisine göre talihsiz, bize göre futbolun temizlenmesi adına yıllardır beklediğimiz bir operasyon başladı. Göreve gelir gelmez ateşten gömleği giydi kendine göre. Futbolu kirletenleri futboldan temizlemek , tüm kamuoyu arkasındayken talihsiz bir görevdi kimilerine göre. Emniyet görevlileri, savcı , hakimler altın tepsiyle sundular bu görevi. Her şeyi biz hazırladık, sana veriyoruz dediler.

Mehmet Ali Aydınlar'ın çok sevdiği Fenerbahçe şike operasyonunun merkezindeki takım. Şampiyonluk yolunda kimi futbolcuları ayarlamış, rakibi olduğu için şike yapmış oldu. Kimi zaman şampiyonluk yolundaki rakibi Trabzonspor'un rakiplerine para göndererek veya teşebbüs ederek teşvik olayına karışıyordu.

Çok ciddi deliller var, ligler başlamadan karar vereceğiz bir an önce diyen Mehmet Ali Aydınlar bir hafta geçmeden görüş değiştirdi : ''Elimizde delil yok, iddianameyi bekleyeceğiz'' ... İddianame dediği şey nedir Aydınlar'ın ? Savcının soruşturma sonrasında toplandığı delillerin, kararlarını ve düşündüklerini içinde toplandığı yazıdır. Savcının tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk etmesi size yeterli gelmeyebilir tabiki ama kamuoyuna karşı yanar dönerlilik yapmamak , tepkileri çekmemek gerekiyor.

Bir hafta önce deliller çok ciddi diyen Aydınlar, delil yok derse... Bir hafta önce hızlı ama aceleci olmadan karar vereceğiz diyen Aydınlar , yanar dönerlik yaptıktan sonra Galatasaray Başkanı'nın bir an önce hızlı ve doğru karar verilsin önerisine ''fırsatçılık'' derse... Kamuoyu oluşturmaya çalışıp aniden ligin marka değeri, kulüp gelirleri falan tarzı pislik içinde yüzmeye meyilli açıklamalar yaparsa... tabiki bir kısmın tepkisini çeker tarafsızlıkla.

Operasyon bundan 5 sene öncesine 2005-2006 sezonuna kadar gitti birden. Geçtiğimiz sezonkiler tamamen açığa çıktı mı bilinmez, belki de kamuoyuna ''sadece Fenerbahçe ve Beşiktaş ile değil Galatasaray ile de uğraşıyoruz'' mesajını vermek için erkenden 05-06 sezonuna gitmiş olabilirler. Denizlispor - Fenerbahçe maçında teşvik primi vermekle suçlanıyor anladığımız kadarıyla Galatasaray. Teşvik de şimdiki yasalara göre şike sayılır. Daha neyle suçlandığımızı bilmeden zaten yazılı basın hükmü verdi. Neyse bizim gibi herkes de basının ne olduğunu biliyor. Korkarım günün birinde bu haberleri yapanlar çok büyük olaylara maruz kalacaklar, o zaman belki doğru haber yapmayı, ilgi çekmek için yalan-yanlış-eksik-yönlendirici- manşet atmamayı öğreneceklerdir.

Burada bahsedilmesi gereken kişi yine Mehmet Ali Aydınlar... Ne oldu be adam ? Galatasaray isminin G'sini duyar duymaz çıktın cengaverce, ''gerekirse kupayı alırız'' açıklamasıyla. Neredeydin sen bugüne kadar. Şunu herkesin iyi anlaması gerekir ki Galatasaray taraftarın bu açıklamaya kızmasının sebebi kupanın verilmesi , alınması falan değil. Şike değil bu teşviğe meyilli bir davranış içinde olmuşsak bile şampiyonluk silinsin, kupa alınsın.. Biz kendi içimizde veririz diğer cezaları. Kral'ın , Şaş'ın, Mondi'nin göz yaşlarının hesabını sorarız. Tepkimiz, tarafsız olamamaya tepkidir. Başka bir takım hakkında elinde 26 klasör delil varken , bekleyeceğiz açıklaması yapıp daha ne olduğunu anlamadığın bir olay hakkında ''kupayı alırız ellerinden'' açıklaması yaparsan orda senin Galatasaray'a karşı geçmiş zamandan gelen ezikliğin olduğu ortaya çıkar ki sen artık TFF başkanısın. 1 ayda 4-5 çelişkili ifadelerin , olaylara göre değil kişilere göre yorum yapman bu kadar kısa sürede tarafsızlığını yitirdi büyük bir kesim tarafından.

Mehmet Ali Aydınlar en kısa sürede istifası istenen kişi olarak tarihe geçmiştir bu kaypak tutumuyla. Kendisine  en azından bundan sonraki görev süresince adamlık, tarafsızlık dilerim.

Bir teşvik suçumuz varsa sorumluluları cezalandırmak için hepimiz hazır kıta bekliyoruz.

Bir suçumuz yoksa ama... Bu gazete manşetlerini atanları, sosyal medyada yönlendirici açıklamalar yapanları, internet gazetelerinde başlıkla içeriğinin alakası olmayan haberler yapanları, Buse Terim'in babasının jübile yorumuna bile ''Buse Terim'den şike yorumu'' manşeti atanları cezalandırmak için de hazırız.

Mehmet Ali Aydınlar şimdi olduğu gibi bundan sonra da dirayetli olsun. Her kim olursa olsun, cezası neyse verilir modunda olsun ve tabiki yasalara göre gereğini yapsın. Bu Menemenspor da olsa böyle olmalı, Galatasaray da olsa böyle olmalı. Tuttuğu takım olan Fenerbahçe de olsa böyle olmalı.

4 Ağustos 2011 Perşembe

Galatasaray ve Şike (?) Operasyonu

Galatasaray şike operasyonunun ikinci ayına girerken işin içine çekildi öyle ya da böyle. Olayın şikeyle alakası olmadığını geç olsa da öğrendik ve bunu öğrenirken aynı zamanda ''fırsatçılık'' nedir ve kimler yapar onu da öğrendik. TFF'ye selam olsun.

Daha Galatasaray'ın G'sini duyar duymaz başladılar. Neyin olup bittiğini daha Galatasaraylılar ve Emniyet'i stada ve çalışma ofisine davet eden Bülent Tulun anlamamıştı ki medya biraz daha gaza gelse ''şikeci Galatasaray'' manşetlerini atacaktı belliki.

Şikeden nemalanan gazetecileri gördük önceki dalgalarda. Bunlardan en işe yaramayanı ve tamamen fanatik taraftar hüvviyetinde olan Lube Ayar. Tuttuğu takımın sevdalısı mı yoksa Başkanı Aziz Yıldırım sevdalısı mı muamma. Her kriz birilerini ön plana çıkarıyor ve fazla süre geçmeden unutulup gidiyor. Onlardan biri Lube Ayar. Ve Mehmet Baransu. Kendisi Galatasaraylıdır. İyi de bir Galatasaraylı olduğunu söyler. Lakin bu durum kendisine ''Helal olsun, süper gazeteci'' dememizi sağlamıyor. Yargıya intikal etmiş bir konuda bu kadar yönlendirici, bu kadar bilgi kirliliği içerisinde haber yapılmaz. Bir Galatasaraylı olarak dedikleri , söyledikleri beni memnun edebilir ülke futbolu pisliklerden kurtulacak diye, lakin bunlara hakimi karar versin. Delilleri bir yere dayandırmadan , bu kadar gergin bir ortamda özellikle, laflar söylemesi yanlıştı.

Ve bu dalgada ne oldu. Popüler olmak isteyenler hemen , hiçbir şekilde yine bir temele dayandırmadan insanları rencide edecek , nefret besletip adından söz ettirecek sözde gazetecileri ve gazeteleri aynı zamanda tv kanallarını gördük. Bugün 4 Ağustos ve Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'in jübilesinin yıldönümü. Kızı Buse Terim twitter hesabından bununla ilgili bir yorum yapmışken Sabah Gazetesi'nin ''Buse Terim'den şike yorumu'' başlığı atması nasıl bir mantık ürünüdür. Daha bir çok Fenerbahçeli ve Beşiktaşlı yazarlar konuştu da konuştu. Onlar da twitter hesaplarından neler demedi neler. Galatasaray taraftarı sadece dedi ki: ''Bekleyelim, en küçük bir şeyde verilsin ceza.''

Fenerbahçe taraftarının ( seyirci ) kendi şike olayları patlak verdiğinde ''Önceki seneler de araştırılsın, tek biz mi yaptık'' gibi mantık dışı açıklamalarını ve kendilerini böyle temizleyebileceklerini sanma anlayışlarını hayretle okumuştuk forumlarda , bloglarda. Tamam geçmiş seneler de araştırılsın tabi, varsa pislikler çıkarılsın da sizlerin bu anlayışınızda olması ciddi anlamda bakış açımızı değiştirdi size karşı. Kendi pisliğiniz başka pisliklerle mi kapanacak, böyle bir anlayış olabilir mi? 

Velhasıl tutturdular Denizlispor - Fenerbahçe maçı araştırılsın diye. Bizce hiçbir sakıncası yok, 1905'e kadar inilsin bakılsın her şey. O maçtan bir şey çıkmadığı bugün ortaya çıktı ve öncesi için de diyoruz. Galatasaray Tarihi'nde şike bulamazsınız. 

Daha 20 gün olmadı, yanlı haber yapıyor diye basına tepki veren Fenerbahçe taraftarının samimiyetini de bugün görmüş olduk.  Şikeyle alakası olmayan bir konudan Galatasaray'a şike yaftası vurmaya çalışan medyanın gazına gelerek yine timsaha yattılar ama ''yanlış anons'' yine kaderlerinde vardı. 

Şimdi geçmişle ilgili hiçbir tereddütü olmayan bir Galatasaray taraftarı olarak diyorum ki , 2005-2006 değil, liglerin başladığı tarihe kadar inin. Futbol da, basket de, voleybol da incelensin. Bir şekilde susturulan Cihan Oskay da gözaltına alınsın ve ifadesine başvurulsun. Rakiplerin ağzından düşmeyen Ergün Gürsoy da alınsın gözaltına. Sinan Enginler, Serdar Bilgililer.. Bunlar alınsın. Galatasaray taraftarı niye ''6 sene üst üste şampiyon olduk'' diye mesaj veriyor, bakılsın. 

Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ilk günlerde dedi, tereddütü olan varsa gelsin araştırsın kulubümüzü dedi. Bugün de arama izni olmadan gelip arama yapılmasına izin verdiğimiz gibi her istediklerinde belgelere ve muhasebe kayıtlarına bakabilirler. 

Bir tavsiye : Fenerbahçe taraftarı kendi pisliklerinden kurtulmak için başkalarında pislik çıkması için dualar etmesin. Gerçekten çok yazık. 

22 Temmuz 2011 Cuma

Fenerbahçe Taraftarı Ne Yapıyor ?

3 Temmuz'dan beri neredeyse hergün şike olayıyla yatıp kalkıyoruz ve bu olayın sebep olduğu değişik olaylara tanıklık ediyoruz. Şike operasyonunda her ne kadar birçok takımı ilgilendirse de odakta Fenerbahçe ve Beşiktaş var. Fenerbahçe başkanının ve asbaşkanının göz altına alınması onları bir adım önde tutuyor.

Daha önce şike konusunda TFF'nin kendisiyle birçok kere çelişen açıklamalarını, kulüplerin -Galatasaray'ı tenzih ederek- 'marka değeri' zımbırtısı altında şikeyi meşru kılıp ''bundan sonra yapılmaz'' vari açıklamalarını değerlendirdik.

Ne yapmaya çalıştığını, neye tepki verdiğini, hangi safta yer aldığını anlayamadığım şey ise Fenerbahçe taraftarının tutumudur.

3 Temmuz'da olayın patlak verdiği ilk saatlerde ''Başkana bir şey olmaz 1-2 saate serbest bırakılır'' diyen Fenerbahçe taraftarı olayın önemini ilerki saatlerde algılamaya başlamıştı. Başkanlarının gücüne olan inançları yerini tedirginliğe bırakmıştı. Fenerbahçe'den dört ismin tutuklanması sağlık sorunları yüzünden sorgulanamayan başkanlarının da tutuklacağını gösteriyordu. Ve anlamlı - anlamsız tepkiler başlamıştı Fenerbahçe taraftarından.

Azınlıkta da olsa şike yaptıysak çekelim cezamızı diyenler vardı elbet. Büyük bir kesim dayanağının acayip saçma olmasına rağmen olayı cemaate bağlıyordu. Cemaat yürütüyordu bu operasyonu onlara göre. Burda insan şunu sormadan edemiyor, cemaat da yürütse silah zoruyla mı şike yaptırılıyordu Aziz Yıldırım'a ?

Aziz Yıldırım'ı bitirme operasyonundan başka bir şey değildi bu olanlar onlara göre. Yine aynı şey, deliller şike yapıldığını gösteriyor mu göstermiyor mu, diye olayın ana temasını bir kenara bırakıp arkasında ütopik diyebileceğimiz şeyler aranıyor anlamak güç.

Adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan diyenler artık Recep Tayyip Erdoğan düşmanı hüvviyetindelerdi.

Bir yürüyüş ve takımlarının kamp yaptıkları yerde toplanma ve destek verme organizasyonu düzenledi Fenerbahçe taraftarı. Bu belki de yaptıkları en anlamlı şey olabilir diye düşündük taki organizasyon boyunca yaşananları görene kadar. Gidilecek yaylaya, takıma destek verilip bizler sizin akıttığınız tere inanıyoruz diyeceklerdi. Böyle düşünmüştük. Keza bunu yaptılar da ama yapanların Aziz Yıldırım bayrakları sallaması hangi mantıkla açıklanabilirdi ?

Caddedeki yürüyüş sırasında hükümet aleyhine bağrılmalar, cemaate giydirmeler üzüntünün, çaresizliğin vermiş olduğu şeyler diyebiliriz. Ama o kadar kalabalık şekilde köprüye yürümeyi akıl etmeleri bende sağlıklı düşünemedikleri ve ne yaptıklarını neye tepki verdiklerini kendilerinin de bilmediklerini düşündürdü.

Medya gerçekten de yanlı diyebileceğimiz bir şekilde davranmış soruşturmanın gizliliği falan kalmamıştı. Gizlilik kalmadı derken Fenerbahçe'nin resmi sitesinde Aziz Yıldırım'ın ifadelerinin de yer aldığını belirtmek lazım. Gizli kalmadığından yakınanların başkanlarının ifadelerini kamuoyu ile paylaşması yine çelişkili bir durumdu.

Basına taraflı haber yapıyor diye tepki gösteren Fenerbahçe taraftarları ilk olarak adliye etrafındaki gazetecilere saldırarak fiile dönüştürdü tepkilerini. Saldırılan kişiler kameramanlardı, yine yanlış yapıyorlardı. Kendi düşüncelerini ekranlarda ve gazetelerde lanse eden Rıdvan Dilmen, Altan Tanrıkulu, Mehmet Demirkol Ercan Saatçi, Meriç Tunca, Engin Verel gibi isimlere tepki vermemeleri de çok garip bir durumdu. Bu iyi gün yazarlara karşı da bir tepki verilmesi gerekiyordu.

Dün yapılan - yapılamayan- hazırlık maçında ne yazıkki Fenerbahçe bir kere daha rezil duruma düşmüştür. Maç başlamadan sinyaller gelmişti aslında basın tribünündekilere ve saha içindeki foto muhabirlerine saldırarak. Tepkiler yine yanlış kişilere veriliyordu. Maçtan önce tüm basınla ilgili kişiler çıkartıldı. Bu ayıp yetmedi, maçın ikinci yarısında sahaya girilerek maçın yarıda kalmasına sebep verildi. Şu soruların sanki cevapları gerekiyor Fenerbahçe taraftarının ne yaptığını anlayabilmek için ;

1- Fenerbahçe mi daha önemlidir Aziz Yıldırım mı ?
2- Fenerbahçe eğer bir şike pisliğine bulaştıysa cezasını ödeyerek aklanmasını istemez misiniz?
3- Aziz Yıldırım maskeleri takarak vermek istediğiniz mesaj şike de yapsa biz başkanın arkasındayız mıdır?
4- Yaylaya giderek destek verdiğiniz takımın hazırlık maçını iptal ettirerek onları önemli bir provadan mahrum bırakmadınız mı?
5- Dostluk maçı da olsa böyle bir yanlış yaparak takımınızın hangi ligde oynarsa oynasın Türkiye sınırları içerisinde, seyircisiz oynama cezasının verileceğini bilmiyor musunuz?
6- Sahaya girerek verilen tepki kimedir? Savcıya , başbakana, basına ?

Fenerbahçe taraftarında malesef risk yönetimi namına bir şey gözükmemektedir. Sıkıntılı günlerine yeni sıkıntılar eklemiş durumdalar son yaptıkları ile. Keşke bu yaptıkları ile sadece kendilerine zarar verebilselerdi. Hem ülkeye, hem Fenerbahçe'yi gerçekten seven taraftarlara da zarar vermiş oldular.

Bundan sonraki süreçte hangi olaya karşı nasıl tepki vereceklerini merakla bekliyorum.

19 Temmuz 2011 Salı

Federasyondaki İnanılmaz Mantık Hataları

Şike olayları patlak verdiğinden beri en zor zamanı yeni seçilen Türkiye Futbol Federasyonu Mehmet Ali Aydınlar yaşıyor kuşkusuz suçlamalara maruz kalmayanları tenzih ettiğimizde. Başkanlık hayalini kurduğu kulüp şike pisliğinin tam ortasında kalmış, konuyla ilgili cezai yaptırımları yasalar çerçevesinde verecek kurumun başkanlığını yapıyor.

Seçildiği ilk gün o kadar dobra dobra ''kimsenin kuşkusu olmasın, her takıma eşit mesafede olacağız'' diyordu ki insanın inanası geliyordu. Çıkan ilk patlakta malesef daha seçileli şurda kaç zaman olmasına rağmen çelişkili açıklamalarla güvenirliliğini kaybetti. Bu kadar kısa sürede alenen bu kadar kendisiyle çelişen bir federasyon başkanı bundan sonrasını nasıl yürütecek merakla bekliyoruz.

Şike olayı patlak verdiği zaman ilk açıklaması ''Hızlı bir şekilde karar verip, gerekeni yerine getireceğiz.''  idi federasyon başkanının. Gözaltılar tutuklanmalara dönüşünce ''iddianamenin hazırlanmasını bekleyeceğiz'' gibi acayip saçma bir açıklama yapıldı. Bunun üzerine Galatasaray Başkanı Ünal Aysal '' Deliller hemen istensin, incelensin ve ona göre karar verilsin.'' dedi, göz göre göre hiçbir adım atmamak doğru değil gerekirse lig ertelensin dediğinde ''kimsenin akıl hocalığına ihtiyacımız yok'' ve ''fırsatçılık yapmayın'' diyen federasyon şimdi ''delilleri kısa bir sürede alıp gereken kararı vereceğiz'' diyor. Bu kadar kısa sürede bu kadar çelişkili açıklamalar ne anlama geliyor?

Kimseden akıl hocalığı istemeyen federasyon başkanı Fenerbahçe yönetiminin verdiği ''ültimatomuna'' bu kez ''sert bir açıklama değil bence'' diyor.

İlk sorunda bu kadar objektiflikten uzak bu kadar taraf tutmaya çalışan ama yasalar yüzünden tutamayan bir federasyon başkanının geleceğini çok merak ediyorum. Şu yaşananlar gözümüzün önünde oluyor, sene ortasında ligin kızıştığı zamanlarda kapalı kapılar ardında neler olabilir ( yerse ) düşünmek bile istemiyorum.

En kısa sütede istifaya çağrılan federasyon başkanı olarak tarihteki yerini alacaktır.

13 Temmuz 2011 Çarşamba

Diren ve Efsane Ol Galatasaray

3 Temmuz 2011 Pazar günü başlayan operasyon Türk futbolunu temizleme, şike ve teşvikten arındırma adına yapılan en büyük operasyon olarak zihnimizde yer edinecek seneler boyunca. Yıllardır, ''bir şey var, biliyorum, anlatamıyorum...'' tadında olan şike konusuna nihayet emniyet ve savcılık el attı ve futbolla yatıp futbolla kalkan, en büyük acıları bir futbol maçında unutabilen bir millete gelecek adına büyük umutlar verdi. Türk futbolu için belki de bu kez ekinler büyüdü, tarlalar yeşeriyor.

1. dalga Aziz Yıldırım'ın tutuklanmasıyla bitti ve 1 hafta sürdü. Bu 1 hafta içerisinde şunu söyleyebilirim ki medya büyük bir yanlı haber içerisindeydi. Bu yanlılık bazı belgelerin ele geçirilmesinden kaynaklanıyor olabilir, zira soruşturma devam ederken ifadesi daha alınmayan kişileri suçlu göstermek - geçmişte bir çok örneği olsa da - yanlış bir tutumdu. Yanlı medya haberlerinin yanı sıra adli yargılama konusunda da malesef bazı pürüzlerin olduğu aşikar. En önemli göstergesi henüz ifadesi alınmayan Aziz Yıldırım'ın anjiyo sonrası raporunda ''yer'' olarak Metris İnfaz Kurumu göstermekti.

 Medyanın düştüğü yanlışa başta Galatasaray Spor Kulübü olmak üzere diğer spor kulüpleri düşmedi. Kulüpler kendi yayın organlarında soruşturmayla ilgili beyanda bulunmadılar ve başta Fenerbahçe Spor Kulübü olmak üzere TFF ve kamuoyunun takdirini aldılar.

Bu süre içerisinde TFF'nin yeni başkanı Mehmet Ali Aydınlar ve TFF'nin ikinci adamı Lütfi Arıboğan'ın ''deliller çok sağlam, daha çok derinleşecek ve durum vahim'' açıklamalarına şahit olduk. Hiç kimse ''soruşturma devam ediyor, susun ve bekleyin'' demedi kendilerine. 1 Hafta Fenerbahçe küme düşecek mi düşmeyecek mi tartışması yapıldı kamuoyunda ve yine kulüplerimiz hiçbir şekilde bu tartışma içinde yer almadı. Yine bu konu hakkında en yetkili ismin TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar açıklama yapmıştı ''Mahkeme süresini beklemeyeceğiz, hızlı ve doğru karar almamız gerektiğinin bilincindeyiz.''

Aziz Yıldırım'ın tutuklanmasının ve operasyonun 1. dalgasının tamamlanmasının ardından 11 Temmuz Pazartesi günü TFF ve Kulüpler Birliği toplandı. TFF bir haftadır söylediklerini yalanlarcasına ''lig tescil edildiği gibi süreç işleyecek, iddianamenin hazırlanmasını bekleyeceğiz'' açıklaması yaptı. Kulüpler Birliği - 18 takımın da oybirliği ile - Türk Futbolunun marka değerini düşünerek TFF'nin aldığı kararı desteklediklerini açıkladı. Ve ne olduysa işte bundan sonra oldu. Fenerbahçe'nin teşekkür mesajı yayınlaması manidardır lakin kendileri için verilen bu kararın ilerde kendilerine ve taraftarına daha çok zarar vereceğini bilmelidirler.

Bir Galatasaraylı olarak kulubümün 18 kulüp içinde yer alması canımı yaktı. Nasıl bu yönde bir oy kullanılırdı. Marka değeri, kulüplerin ekonomik gelirleri önemlidir tabi. Yalnız temiz futbolun hiçbir önemi yok mu ? TFF bir anda neye göre karar değiştirdi ve iddianameyi bekleme kararı aldı. Savcılığın tutuklama talebiyle mahkemeye sevk etmesi ve mahkemenin tutuklaması savcının hazırlayacağı iddianame hakkında sizde fikir oluşturmuyor mu? İddianame, sadece iddiadır mahkemenin sonuçlarını bekleyeceğiz diyeceğiniz aşikarken bu zaman kazanma gayesi niye?

Galatasaray taraftarı böbürlenmeye başladı başkanına, tepki göstermeye başladı münferit olarak. 1 hafta saygımızı gösterdik ve sustuk. Fazlası artık bu kirli oyuna ortak olmaktı. Münferit olarak tepkimi GSbonus, Digitürk ve GSmobile'ımı kapatarak gösterdim. Sizin için para önemliyse, benim bu kirli oyunlara verecek 1 TL param yoktu.

Galatasaray taraftarının verdiği bu tepkilerden midir bilinmez Galatasaray Başkanı dün bir açıklama yaptı ve ''bu ateş üfleyerek sönmez'' diyerek belki de anlatabilecek en güzel şekilde durumu özetledi. Aynı UEFA'nın ve TFF'nin sorgulama dönemindeki açıklamalarına paralel olarak ''bir an önce deliller istensin ve karar verilsin'' dendi. Galatasaray Başkanı'nı burada eleştirebileceğimiz tek nokta Kulüpler Birliği açıklamasında niye Galatasaray'ın imzası olduğudur. Eleştiriler de bu yönde zaten. Yalnız ''büyük resmi görmek lazım'' diyenlerin niye buna takıldığını , UEFA'nın isteğini görmezden gelmesi , TFF'nin kıvırmasına diyecek bir şey olmamasını anlamak mümkün değildir.

Galatasaray'ın açıklaması ile UEFA'nın yapmış olduğu açıklamanın ne farkı vardır ? TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'ın ''hızlı karar almalıyız'' açıklamasıyla ne farkı vardır ? Galatasaray'ın istediği nedir, deliller istensin ve incelensin karar verilsin. 5837593 kulüp niye tepki veriyor Galatasaray'a ? Delillerin incelenip karar verilmesini istemiyor musunuz?

Bu ateş üfleyerek sönmez diyor Ünal Aysal. bu ateşi er ya da geç söndüreceksiniz ve ileride alacağınız karar çok daha büyük zararlara sebep olabilir. Kasım ayında, Şubat ayında veya ne zamansa Fenerbahçe'nin ve başka herhangi bir takımın şike yaptığı ortaya çıkarsa düşürebilecek misiniz lig ortasında ? Ankaraspor'a yaptığınız muameleyi yapabilecek misiniz ? Melih Gökçek'i susturabilecek misiniz ?

Ünal Aysal'ın açıklamasına TFF anında cevap verdi : Fırsatçılık yapmayın. Ardından Fenerbahçe bombaladı : Güven bunalımına sokuyorsunuz. Ve ardından neredeyse tek tek tüm kulüpler '' Ligin marka değerini göz önüne alarak TFF'nin aldığı kararın arkasındayız.'' Kulüpler böyle söylerken , taraftarları Galatasaray'ın duruşunu destekliyorlardı genel olarak.

Her kınama ve tepki mesajı Galatasaray taraftarını biraz daha gururlandırıyor. 3 Temmuz'dan , 13 Temmuz bugüne kadarki sürede Galatasaray'ın Türk Adaletine saygısı, rakibine saygısı ve Türk Futbolu için temizlilik anlayışı çerçevesindeki asil duruşunun sonuna kadar arkasındayız. Rakip taraftarların, ''temiz futbol , tarafsız federasyon'' anlamında Galatasaray Spor Kulübünü destekleyen yorumlarını görmek futbolumuz için 17 kulübün duyduğu marka değeri korkusunu gözden geçirmelerini sağlamalıdır. Zira markayı yaratandan da, ekonomik olarak en büyük desteği veren de, bu futbol oynunun en büyük sponsoru da taraftardır.

Taraftarı bu oyundan bir soğutursanız, geri dönüşü olmayan bir yola girilir ki pişmanlık fayda getirmez kepenkleri o zaman kapatırsınız.

Bir kere daha teşekkürler Galatasaray , teşekkürler Ünal Aysal.

Not: Digitürk'ümü kapatma kararım geçerlidir. GSbonus ve GSmobile için aradım , kapattırmayı iptal ettirdim. münferit Galatasaraylının verebileceği teşekkür ve tepki sanırım budur kapitalist futbol düzeninde.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Futbol hiç bu kadar kirlenmemişti...

3 Temmuz 2011 Pazar günü başladı gözaltılar. İlk duyduğumuzda hepimiz, ''ne de olsa bırakırlar bir iki saate'' dedik. Futbolun kirli olduğunu bilmemize rağmen, ispatlanamadığı için kendimizi kandırıyor içimizde tutku yapmaya devam ederek koşuyorduk takımımızın peşinde bunca yıldır.

Soruşturma derinlemesine devam edildi, gazetelere şike fotoğrafları yansımaya başladı. İçimiz kıpır kıpır oldu, galba bu kez ciddiler dedik. Ardından Emniyet Müdürlüğü'nün resmi duyurusu geldi. '' 19 maçta şike ve teşvik yapıldığı belirlenmiştir.'' diye. 25 kişi tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Şahıslar önemli değil, Türk Futbolu temizleniyor dedik. Bazı Fenerbahçeliler olayı cemaate bağlayıp sert tepkiler veriyorlardı şike operasyonuna, bazıları da ise cezamızı çekeriz temizleniriz diyorlardı.

TFF başkanı Mehmet Ali Aydınlar gözaltıların başlamasından sonra TFF'nin ikinci adamı Lütfi Arıboğan ile Savcıyı ziyarete gidip konu hakkında bilgi aldılar. Ve o görüşmenin ardından medyaya aynı anda düşen haberler şikenin boyutlarının çok derin olduğu , durumun çok vahim olduğuydu. Lütfi Arıboğan Fatih Altaylı'ya ''durum sandığımızdan daha vahim, büyük cezai yaptırımlar olabilir'' diyordu.

Aradan iki gün geçti. Aziz Yıldırım sorgulanamıyordu sağlığı el vermediği için. Bir anda tüm medya, kulüpler ve Tff ağız birliği yapmışcasına küme düşürülen takım olursa çok büyük zararlar edileceğinden bahsetmeye başladı. Bu şu demek oluyorki para temiz futboldan çok daha önemlidir. Digitürk'ün baskı yaptığı söylenmeye başlandı. Sponsorluklardan konuşuldu. Diğer takımların çok etkileneceğinin altı bastıra bastıra çizildi.

Kapalı kapılar ardında neler döndü bilmiyoruz zira Emniyet Müdürlüğü'nün resmi olarak yaptığı açıklamaya göre 19 maçta yapılan şike neticesinde kulüpler herhangi bir ceza almadı. Futbolseverler büyük hayalkırıklığı içindeler. Göz göre göre yapılan şikelerin ardından hiçbir kulübün ceza almaması pislikle devam edilmesi soğuttu futboldan.

Lig TV'yi hemen kapattırdım. Fatura dönemi cart curt dedi müşteri temsilcisi, dinlemedim. Sebebini öğrenebilir miyiz dedi, TFF dedim. Biz sizi sonra arasak , daha iyi şeyler sunsak dediler. Kapatın lütfen, istemiyorum aramayın dedim. Temiz futbolu yönetenlere karşı yapabileceğim protesto bundan ibaret malesef.

Gelelim kulüpler birliği safsatasına ve üyesi olan Galatasaray'a. Galatasaray gözaltı süresince güzel bir çıkış yaparak medyaya ayarı verdi. Alkışları topladı. hiç yayın ve haber yapmadı, yorum bildirmedi. Ama kulüpler birliğinin açıklamasının ardından malesef tepkileri topladı. Kulüpler birliği açıklamasına imza atmak yakışmadı. Hiç yakışmadı...

Federasyon 19 maçta şike yapıldığının belirlenmesine rağmen, delil yok diyor. O zaman soralım şimdi ;

1- Emniyet Müdürlüğü neye göre 19 maçta şike yapıldığını tespit ediyor ?
2- Savcı 25 kişiyi tutukladı, 25 kişi neye göre tutuklandı ?
3- Savcı Berk ile Beşiktaş Adliyesinin terasında görüşme yaptınız. Görüşme esnasındaki dosyalarda ne vardı ? Size deliller anlatılmadıysa ne anlatıldı ?
4- TFF ikinci adamı Lütfi Arıboğan Fatih Altaylı ile konuştu mu konuşmadı mı delillerin sağlamlığı hakkında?
5- Delil yok deniyor gizlilik ihlal edilmesin diye. Fenerbahçe resmi sitesinde Aziz Yıldırım'ın ifadesinin ne işi var? Bu nasıl gizlilik ?
6- İddianameye bakmadan bir şey söylemek mümkün değil diyorsunuz. İddianame hazırlandığı zaman ''bu sadece iddianame, suç ispatlanmadı'' diyeceğinizi bilmediğimizi mi sanıyorsunuz ?
7- 2-3 sene sonrasını düşündünüz mü ? Şike suçu ispatlandığında eğer lig ortasındaysak küme düşürebilecek misiniz ?
8- Ceyhanspor'la Mezitlispor'un düşürülmesini unuttunuz mu ? Ortada mahkemelik bir karar yokken, gözaltına alınmış veya cezaevine gönderilmiş birileri yokken Ceyhansporla Mezitlispor'u nasıl bir alt kümeye düşürdünüz ?

Size altın tepsiyle sunuldu , Türk futbolunu temizleyin dendi. Yapamadınız.

Temizlenene kadar bu münferit Galatasaraylı şahıs , Türk futbolunun içinde taraftar olarak yer almayacak. Umrunuzda değil biliyorum, sizin umrunuzda olan şey sadece para. Mutluluklar dilerim.

22 Mart 2011 Salı

Yediğimiz goller...

1- Sivasspor 2-1 yenilen maçta ilk gol duran top
2- 2. hafta Bursa maçı ilk gol Ufuk hatası
3- 3. hafta Eskişehir maçı ilk gol Ufuk hatası
4 - 4. hafta antep'i 1-0 yeniyoruz kendi evimizde. Golü penaltıdan Kewell atıyor ama nasıl atıyor bir bakınız.
5- Buca galibiyeti, balına attığımız bir gol.
6- 6. hafta, belediyeyi 3-1 yeniyoruz. Herve Tum'un attığı gol duran toptan...
7. Hafta karabükspor maçı... İlk golü penaltıdan yiyoruz , ikinci golü duran toptan yiyoruz yine.. Bu maçta Ufuk'un baraj kurdurmaktan anlamadığını görüyoruz ama konumuz bu değil, konumuz takımın duran top zafiyeti.
8- Ankaragücü kendi sahasından duran top kullanıyor defans arkasına ve ilk golü yiyoruz. Maç 2-1'ken kalecinin inanılmaz mantık hatası içinde kaleden çıkışını görüyoruz ve 3. golü yiyoruz. Maç 4-2 bitiyor ve Rijkaard gönderiliyor...
9- 9. hafta Fenerbahçe deplasmanı 0-0 bitiyor...
10- 10. hafta antalya maçı.. Antalya korner kullanıyor, çıkartamıyoruz topu ve Ufuk altıpas içindeyken aşırtma gol yiyor...
11- 12. hafta Manisadan ikinci golü penaltıdan yiyoruz..
12- Kayseri deplasmanı 0-0 bitiyor...
13- Beşiktaş ilk golü penaltıdan atıyor. Ali Turan'a sevgilerle.
14- 15. hafta Kasımpaşa'dan gol yemiyoruz.
15- 16. hafta Gençlerbirliğine 2-0 yeniliyoruz.. İlk golde Ufuk şov devam ediyor.
16- 17. hafta Konya deplasmanında 1-0 galip geliyoruz.
17- 18. hafta Sivası yeniyoruz 1-0 ..
18- Bursa deplasmanı.. Kalede ufuk. ilk golde hatalı çıkıyor, ikinci golde vederson orta sahadan vuruyor, ufuk naber?
19- 20. hafta 3-0 önde olduğumuz maçı zor bitiriyoruz ve ikinci golü yine duran toptan yiyoruz...
20- 21. hafta kalecimiz Zapata bacaklarını ayırmış ayırabildiği kadar, Sosa da oradan atıyor 1-0 yeniliyoruz.
21- 22. hafta Buca'dan gol yemiyoruz, 1-0 yeniyoruz...
22- 23. hafta İstanbul belediyen 3 yiyoruz.. 1. gol Serkan'ın absürd bir çalım yemesi 2. gol Mustafa sarp-Cana işbirliği 3.gol penaltı...
23 - 24. hafta Karabükspor ile evimizde 0-0 berabere kalıyoruz.
24- ankaragücü'ne 3-2 yeniliyoruz.. İlk golü kornerden yiyoruz , diğer iki golü nasıl yediğimizden bahsetmek istemiyorum. -konsantrasyon-
25- 26. hafta.. Fenerbahçe'ye 2-1 yeniliyoruz.. İlk golü duran toptan yiyoruz. İkinci golü Gökhan ve Servet varken kafayı Alex vuruyor öyle yiyoruz..

Şimdi bu kadar basit gol yerken, sağ ve sol bekler bu kadar yetersiz iken , orta sahanın hali içler acısıyken, forvette bir maç oynayıp 5 maç sakat olan Baros'a bel bağlarken ne olacaktık? Şampiyon mu? Tamam.

19 Mart 2011 Cumartesi

Biz Avrupa takımı değil miydik abi ?

Hedefi Türk olmayan takımları yenmek üzere kurulan bir kulübüz. Her branşta. Bu lafları duyarak büyüdük biz. Olmayacaksa da onun için yarışacağız, çabalayacağız. Her sene bu yarışın içinde olacak değiliz elbet. Erken havlu attığımız dönemler de olabilir ilk turda eleneceğimiz. Eğer bu durum alışkanlık haline gelip sıradanlaşırsak o zaman işte mazimize ihanet etmiş oluruz. O yoldayız biz de.


9 sene oldu adımızdan söz ettirmedik Avrupa'da, söz ettirir gibi olduk19 Mart 2008 Hamburg maçında elimize yüzümüze bulaştırdık. O maçta tohumlarını attık bugünlerin. Çok zor olmuyor dedik. Çok önceden kestik mücadeleyi aslında. Final Kadıköy'de diye gazlandık sadece. Şampiyonlar Ligi'nden sonra transfer yaptık, içimize attık dışa vurmadık bu vizyonsuzluğumuzu. Avrupa'dan daha çok Türkiye ligini düşünür olduk. 17 olan şampiyonluk sayısını 20-35-50 yapsan ne , ezeli rakibini bir kere daha fazla yensen ne gündelik sevinmelerden başka. Yıllardır kalemizi koruyan Mondragon'un bile Galatasaray - Fenerbahçe maçı mı vardı , kaç kaç bitti diye sorması sizi düşündürmüyor mu? 


Hiç bu kadar hedefsiz kalmamıştık senelerce... Avrupa olmadı, Türkiye ligiyle avunduk. Baktık olmadı, hadi dedik beş senedir almadığımız Türkiye Kupası..Bu kupayı adım gibi eminim Avrupa'ya gitmek için almak isteyen futbolcuların sayısı bir elin parmağını geçmez. Sadece öylesine bir hedef. Yok o da olmadı önümüzdeki derbi var onu tutturalım. Tek maçlık bir hedef koyduk yani.90'lı yılların sonu, 2000'li yılın başındaki Fenerbahçe'ye döndük yani tam anlamıyla bu sene. Ne oluyoruz biz böyle? Böyle hedefi mi olur Galatasaray'ın ? 


Olalım tabi Türkiye şampiyonu da, yenelim her maç ezeli rakibimizi de. Yapabiliyorsak yapalım ama bununla sınırlı tutmayı alışkanlık haline getirdiğimiz zaman sızlar işte Ali Sami Yen'in kemikleri. 10-15 senede bir Avrupa şampiyonu olmak için mücadele edelim biz, vizyonumuz budur. Arada 3-4 Türkiye ligi şampiyonu zaten oluruz en kötü bu sürede. 


Küme düşme potasında mücadele edelim varsın bir sene , Arena'daki ilk derbiyi kaybedelim peki , dalga geçsinler bizle kümeye diye tamam. Ama Avrupa'da elendiğimiz her senenin sonraki senesi için tekrar Avrupa Kupası için mücadele edelim, o potansiyeldeki adamlardan oluşturalım takımı. Bu alışkanlığı tekrar kazanalım. 


Galatasaray kümeye diyenler bilmez kendilerini Galatasaray'ın kurtarıp averajla ligde bıraktığını... Arena'daki ''ilk derbiyi'' biz kazandık diyenler yine bilmez kendi stadlarındaki ''ilk maçı'' kimin kazandığını.. Bilmesinler, şunu bilsinler yeter. Takım küme de düşse sarı-kırmızı kaşkolumuzu dolarız boynumuza, gideriz armanın yanına yağmurda çamurda...Yeter ki Galatasaray geçmişine ihanet etmesin, Avrupa için versin mücadelesini.


Galatasaray başkadır, Galatasaray Avrupa takımıdır. Günlük sevinçler için hedef koyamaz, çıta hep en yukarıda olmalıdır ve bunun için mücadelesini vermelidir. Vizyonsuz olan her kimse, yönetimi - futbolcusu - taraftarı... Kimse bu ülke içindeki hedeflerle yetinip onlara sevinen, Galatasaray ile bağı olmamalıdır.



17 Mart 2011 Perşembe

Ölmek istercesine...



Dertlerim Bitmek Bilmiyor 
Bu Takım Oynamayınca 
Taraftar kupa istiyor 
Şampiyonluğu görmek istiyor 


Kalbim aşkın dolu , ölmek istercesine 
zlerim eski günleri , arıyor delicesine 


Şanlı Galatasaray 
Bu taraftarın seninle yaşar 
En kötü gününde bile 
Miyonlarca kalp seninle atar 

10 Mart 2011 Perşembe

Commandante Hagi...

90'lı yıllarda çocuk olan benim gibi Galatasaraylıların kahramanı Commandante Hagi. Galatasaray'ı zirveye taşımış olan takımın lideri , beyni.
Hırçınlığı ile, hırsı ve kazanma arzusuyla sahada benliğimizi yaşatan 11 futbolcudan biri ama zekası ve tekniği ile diğerlerinden ayrılan bir futbolcu.
Türkiye'ye gelmiş gitmiş gelecek bilmem ne, bu tartışmayı muhattap bile kabul etmeden söylüyorum ki Dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük 3 futbolcusundan biri. Bir futbolcunun iyiliğini tartışırken bir sene gösterdiği maksimum performansı değil, futbolculuk hayatı boyunca genel olarak gösterdiği performansı, futbola bakış açısını, zekasını, tekniğini, profosyonelliğini, oynadığı takımda alınan başarılara ne denli etki yaptığına bakmak gerekir.
Hagi Galatasaray ile 13 kupa kazandı. Ya da Galatasaray Hagi ile 13 kupa kazandı. Kazandığı kupadan daha ziyade yıldız futbolcu nasıl olunur bunun örneklerini sergiledi. Hiçbir deplasmana gitmem demedi, en önde kendi gitti. Sorumluluklardan kaçmadı, tüm sorumluluğu üstüne aldı. 96'nın o kötü başlanan maçlarında küsmedi, takıma ayak uydurmaya çalıştı.
Galatasaray'da oynadığı için Galatasaraylıların şükrettiği bir futbolcu. Başarının gelmesi için bir araya gelmesi gereken bir çok etkenin en büyük parçasıydı belki de.
Futbolculuğunu sömürdüğümüz, her şeyinden yararlandığımız bu aykırı futbolcudan futbolu bıraktıktan sonra teknik direktör olarak da yararlanmak istedik. Henüz çok erkendi belki ama 2. Fatih Terim dönemi çok kötü gidiyordu. Taraftarı gazlayacak bir isim gerekiyordu. 2003-2004'ün ikinci yarısında getirttik takımın başına. 2004-2005 sezonunda , yani yüzüncü yılımızda takımı 10'a emanet ettik. Futbolcular yetersizdi belki ama taş gibi takım yaratmıştı. Oynuyordu takım. Son haftalarda kaçan şampiyonluğun tesellisi Fenerbahçe'yi kupa finalinde 5-1 yenmekti. Gönderildi sene sonu Hagi.. Medya stayer dedi, iyi futbolcu kötü teknik adam dedi. Dedi de dedi, medyanın gazı ile gönderildi commandante...
Ondan sonraki en kötü dönemde yine çağrıldı Hagi, taraftardan biraz daha zaman kazanmış oldu Adnan Polat.  Kendi dönemindeki takım ve ruhtan eser olmayan bir takım vardı Hagi'nin elinde. Pas yapamayan, mücadele edemeyen, kapasitesi sınırlı oyunculardan kurulu bir takım vardı. Kendi biliyor muydu bilmiyoruz ama Adnan Polat sırf zaman kazanmak için bir efsaneyi daha harcıyordu. Aynı Bülent Korkmaz'ı kullandığı gibi Hagi'yi de kullanıyordu. Ve işte daha ligin 25. haftası olmadan her kulvarda elenmiş bir takımız artık.
Taraftar oyna geliyor, Hagi gönderilmeli diyor. En çok da bu işte Adnan Polat İstifa dememin sebebi. Hagi'yi bile bazı taraftarlara düşman yaptırdı zaman kazanmak içi, koltuk sevdası için.
Hagi Hagi Hagi....
Disiplin şart diyoruz bir takım için, istikrar şart diyoruz bir takım için.. Hagi'de ısrar edilmeyecek de kimde edilecek? 15 maç mı Hagi'ye tanıyacağımız şans? Ölü bir takımda , moralman çökmüş bir takımın başına getirip böyle kolay mı harcayacağız Hagi'yi ?
Ah Hagi ah... Seni Galatasaray'da görmek öyle güzel ki...

16 Ocak 2011 Pazar

Bir garip stad açılışı

Galatasaray'ın 14 yıllık yeni stad aşkı dün gece sona erdi. 50 bin küsür seyirci kapasiteli stad havayi fişek gösterileri, Kenan Doğulu konseri , 19 Mayıs gösterileri gibi ne olduğunu açıkcası anlayamadığım dansçıların gösterileri ile açıldı.

Tabi güzelliklerden ziyade başbakana, Adnan Polat'a ve Toki başkanına yapılan protestolar konuşuluyor dünden beri.

Başbakan daha önce de Ali Sami Yen'e gelmiş ve Hamburg maçında inanılmaz bir tepki görmüştü. Hani organize diyorlar ya dünkü tepki için, Hamburg maçına başbakanın geleceğini bile bilmiyordu taraftar, o zaman nasıl tepki gösterdi?  Anons sırasında mı organize olundu ?

Yine de büyük bir tepki görmedi dün Başbakan. Hamburg maçına göre cılız ıslıklamalar oldu. Kuzey kale arkasındaki ''bağımsız'' ( :)) :D :D sdhasdhafkjaajk ) ultrAslan başbakanı ve Adnan Polat'ı alkışlayan tek guruhtu stadda. Zaten önceden hazırlandıkları öyle belliydiki , ben aynı anda böyle alkışlayan bir ultrAslan görmemiştim.

Adnan Polat da alkışlanıyordu , hani '' belli ki bu işi beceremiyorsunuz...'' diyenler tarafından.

Başbakan büyük bir tepki görmemişti ama her ne olduysa Toki başkanının akıl sır ermez konuşması ve skorboardlarda görülen akp mitingleri iyice kızıştırdı olayı. Stad resmen miting alanına dönmüş, Merhum Galatasaray eski başkanı Özhan Canaydın'a giydirmeler başlamış ve konuşma iyice daha kötüye gidiyordu. Adnan Polat ve yönetimin koyamadığı tepkiyi gerçek bağımsız, karşılıksız Galatasaray aşığı taraftar koydu. Islıklarla bastırıldı ses. Ne küfür edildi, ne yumurta atıldı ne başka bir şey. Şimdi bunun nesi ayıp ?

İnanılmaz bir medya gücü var Başbakan'ın arkasında. Adnan Polat nasıl yağlama yapacağını şaşırmış durumda. Mehmet Ali Birand ''eyvaaahhh'' diyecek kadar belli etmiş durumda kendini. Fatih Altaylı da yazısında döşemiş bizlere.

Evet kimse bahsetmiyor Toki başkanının konuşmasından , twitterdaki akp sekreterinin , ibb başkan yardımcısının taraftara gerizekalı , kuş beyinli demesinden...

Dayan güzel Galatasaray taraftarı , dayan karşılıksız seven Galatasaray taraftarı.. Geçecek bugünler de...